İngilizce Türkçe Sözlük







17 Şubat 2018 Cumartesi

Au Bout De La Nuit Türkçe çevirisi

Beau
Güzel

C’est si beau !
O kadar güzel ki

Ton corps glissant sur ma peau
Tenimin üzerinde kayıp giden vücudun

Chaud
Sıcak

Que c’est chaud !
Ne kadar da sıcak !

Ta bouche soufflant sur mes mots
Sözlerime,nefesini üfleyen ağzın

Long
Uzun

Oh, c’est long !
Ah, uzundur

Le temps du dernier frisson
Son ürpertinin zamanı

Froid
Soğuk

Qu’il est froid
Ne kadar da soğuk

Ce silence qui grelotte en moi
içimde tir tir titreyen bu sessizlik

Au bout de la nuit
Gecenin sonunda

Sans vie, j’m’enfuis
Hareketlilik olmadan kaçıyorum

Au bout de l’envie
Arzunun sonunda

Tout meurt sans cri
Herşey ölüyor feryatsız

Chut !
Şşşt !

Tout est vide
Her şey boş

Tout est ride
Her şey kırışık

Suicide
intihar

J’t’aime
Seni seviyorum

Oh, je t’aime
Ah,seni seviyorum

Sans toi
Sen olmadan

Il me reste quoi ?
Bana ne kalır ?

Au bout de la nuit
gecenin sonunda

Sans vie, j’m’enfuis
Hareketlilik olmadan kaçıyorum

Au bout de l’envie
Arzunun sonunda

Tout meurt sans cri
Her şey ölüyor feryatsız

J’t’aime…
seni seviyorum

Prince Fox ft. Hailee Steinfeld – Fragile (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 13

Listen boy, what if I told you

Dinle oğlum, farzedelim sana söyledim

Everything that’s on my mind

Aklımdaki her şeyi 

Do you think you could understand me

Beni anlayabileceğini düşünüyor musun?

Would you even bat an eye?

Tepki verebilecek misin?

I know that I can be mistaken

Yanılıyor olabileceğimi biliyorum

But you know we all make mistakes

Ama biliyorsun hepimiz hatalar yaparız

I know you’re running out of patience

Sabrın tükeniyor biliyorum

And I’m running out of things to say

Ve benim de söyleyeceğim şeyler tükeniyor

I’m just as fragile as you

Ben de senin kadar kırılganım

I’m just as fragile as you

Ben de senin kadar kırılganım

I’m just as fragile as you

Ben de senin kadar kırılganım

And if you still don’t hate me

Ve eğer hala benden nefret etmiyorsan

I’mma let you break me

Beni kırmana izin vereceğim

I’m just as fragile as you

Ben de senin kadar kırılganım

Listen boy, I know I messed up

Dinle oğlum, biliyorum batırdığımı

When I shattered something good

Güzel bir şeyi mahvettiğimde

Said some things that I regret now

Şimdi pişman olduğum şeyler söyledim

Left these feels, misunderstood

O duyguları bıraktım, yanlış anlaşıldım

I know that I can be mistaken

Yanılıyor olabileceğimi biliyorum

But you know we all make mistakes

Ama biliyorsun hepimiz hatalar yaparız

I know you’re running out of patience

Sabrın tükeniyor biliyorum

And I’m running out of things to say

Ve benim de söyleyeceğim şeyler tükeniyor

I’m just as fragile as you

Ben de senin kadar kırılganım

I’m just as fragile as you

Ben de senin kadar kırılganım

I’m just as fragile as you

Ben de senin kadar kırılganım

And if you still don’t hate me

Ve eğer hala benden nefret etmiyorsan

I’mma let you break me

Beni kırmana izin vereceğim

I’m just as fragile as you

Ben de senin kadar kırılganım

I know you’re running out of patience

Sabrın tükeniyor biliyorum

And I’m running out of things to say

Ve benim de söyleyeceğim şeyler tükeniyor

I’m just as fragile as you

Ben de senin kadar kırılganım

I’m just as fragile as you

Ben de senin kadar kırılganım

I’m just as fragile as you

Ben de senin kadar kırılganım

And if you still don’t hate me

Ve eğer hala benden nefret etmiyorsan

I’mma let you break me

Beni kırmana izin vereceğim

I’m just as fragile as you

Ben de senin kadar kırılganım

I’m just as fragile as you

Ben de senin kadar kırılganım

I’m just as fragile as you

Ben de senin kadar kırılganım

I’m just as fragile as you

Ben de senin kadar kırılganım

And if you still don’t hate me

Ve eğer hala benden nefret etmiyorsan

I’mma let you break me

Beni kırmana izin vereceğim

I’m just as fragile as you

Ben de senin kadar kırılganım

Sheppard – Coming Home (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 14

I’ve been stuck in motion

Harekette takılıp kaldım

Moving too fast

Çok hızlı hareket ediyorum

Tryna catch a moment but it slips through my hands

Anı yakalamaya çalışıyorum ama ellerimden kayıp gidiyor

All I see are long days and dark nights

Tek görebildiğim uzun günler ve karanlık geceler

I’m lost without you, but I’m on my way, so hold tight

Sensiz kayıbım ama kendi yolumdayım, bu yüzden sıkı tutun

I’m coming home tonight

Eve geliyorum bu akşam

Meet me in the valley where the kids collide into the morning

Benimle vadide buluş, çocukların günle çatıştığı

Oh my god, my town is coming alive

Aman tanrım, şehrim canlanıyor

I’m coming home tonight, I know you’re ready for the sparks to fly

Eve geliyorum bu akşam, biliyorum hazırsın kıyamete

Into the morning

Sabahın içinde

Oh my god, my town is coming alive

Aman tanrım, şehrim canlanıyor

Cause I’m coming home tonight

Çünkü eve geliyorum bu akşam 

Cause I’m coming home tonight

Çünkü eve geliyorum bu akşam 

Don’t wanna spend my whole life catching my breath

Tüm hayatımı soluklanarak harcamak istemiyorum

Cause I’ve been running ’round and ’round and ’round

Çünkü etrafta koşup koşup duruyorum

And I’ve got nothing left

Ve hiçbir şeyim kalmadı

There’s nothing like a sunset skyline

Gün batımındaki ufuk çizgisi gibisi yok

To let you know you’re almost home

Neredeyse eve vardığını sana hatırlatacak

So breathe in, and hold tonight

Yani nefes al ve bu akşama tutun

I’m coming home tonight

Eve geliyorum bu akşam

Meet me in the valley where the kids collide into the morning

Benimle vadide buluş, çocukların günle çatıştığı

Oh my god, my town is coming alive

Aman tanrım, şehrim canlanıyor

I’m coming home tonight, I know you’re ready for the sparks to fly

Eve geliyorum bu akşam, biliyorum hazırsın kıyamete

Into the morning

Sabahın içinde

Oh my god, my town is coming alive

Aman tanrım, şehrim canlanıyor

Cause I’m coming home tonight

Çünkü eve geliyorum bu akşam 

Yes, I’m coming home tonight

Evet, eve geliyorum bu akşam 

Time has a way of diluting emotions

Zamanın duyguları seyreltme gibi bir huyu var

But I won’t let distance get in between us, no

Ama ben mesafelerin aramıza girmesine izin vermeyeceğim, hayır

I’m coming home tonight

Eve geliyorum bu akşam

Meet me in the valley where the kids collide into the morning

Benimle vadide buluş, çocukların günle çatıştığı

Oh my god, my town is coming alive

Aman tanrım, şehrim canlanıyor

I’m coming home tonight, I know you’re ready for the sparks to fly

Eve geliyorum bu akşam, biliyorum hazırsın kıyamete

Into the morning

Sabahın içinde

Oh my god, my town is coming alive

Aman tanrım, şehrim canlanıyor

Tonight

Bu akşam

Cause I’m coming home tonight

Çünkü eve geliyorum bu akşam 

Jessie J – Square One (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 25

Square One (Başa Dönmek)

Roll the dice, double two
Zarı at, çift iki
No more us, no me and you
Bizden fazlası yok, sen ve ben yok
What a struggle, I took a risk
Ne mücadele, risk aldım
Another life another kiss
Başka bir hayat başka bir öpücük
I start again, it keeps going
Yeniden başlıyorum, devam ediyor
We’re best friends, not even knowing
Biz yakın arkadaşız, bilmeden bile
I win the race and then I fall
Yarışı kazandım ve sonra düştüm
I gave it up, to have it all
Hepsine sahip olmak için vazgeçtim

We let go so we can go again
Bırakalım bu yüzden tekrar gelebiliriz
We don’t hesitate to let somebody in
Birilerini içeri sokmaktan çekinmiyoruz
To build a home just to get lost
Sadece kaybolmak için bir ev inşa etmek
We fire it up just to burn it off
Sadece yakmak için ateşleyelim

I don’t wanna hold hands with a stranger
Bir yabancının elini tutmak istemiyorum
I don’t wanna walk when I just learnt how to run
Koşmayı öğrendiğim zaman yürümek istemiyorum
I don’t wanna care cause it’s human nature
Umursamak istemiyorum çünkü bu insan doğası
I don’t wanna go go go go back to square one
Ben başa dönmek istemiyorum

Said she don’t don’t wanna go back to square one
O başa dönmek istemediğini söyledi
I just wanna be the one
Sadece bir tane olmak istiyorum

In the dark, it’s brand new
Karanlıkta, bu yepyeni
You’re teaching me, I’m teaching you
Sen bana öğretiyorsun, ben sana öğretiyorum
Imagination I wanna please
Lütfen hayal etmek istiyorum
But I’m tired of the tease
Ama kızdırmaktan bıktım
Give me substance, I need soul
Bana öz ver, ruha ihtiyacım var
Not just a moment to come and go
Sadece geliş ve gidiş bir adım değil
It’s not simple, it never is
Bu basit değil, asla olmadı
Another lie, another kiss
Başka bir yalan, başka bir öpücük

We let go of love so we can go again
Sevgiden vazgeçtik böylece geri dönebiliriz
We don’t hesitate to let somebody in
Birilerini içeri sokmaktan çekinmiyoruz
To build a home just to get lost
Sadece kaybolmak için bir ev inşa etmek
We fire it up just to burn it off
Sadece yakmak için ateşleyelim

I don’t wanna hold hands with a stranger
Bir yabancının elini tutmak istemiyorum
I don’t wanna walk when I just learnt how to run
Koşmayı öğrendiğim zaman yürümek istemiyorum
I don’t wanna care cause it’s human nature
Umursamak istemiyorum çünkü bu insan doğası
I don’t wanna go go go go back to square one
Ben başa dönmek istemiyorum

Said she don’t wanna go go back to square one
O başa dönmek istemediğini söyledi
She just wanna find the one
O sadece birini bulmak istiyor
Someone that she needs, she needs, she needs
İhtiyacı olan biri, ihtiyacı, ihtiyacı
(Everybody sing)
(Herkes söylesin)
She don’t wanna go go back to square one
O başa dönmek istemediğini söyledi
She just wanna find the one someone that she needs, she need, she needs Jessie
O sadece ihtiyacı olan birini bulmak istiyor, ihtiyacı olan, ihtiyacı olan, Jessie

I don’t wanna hold hands with a stranger
Bir yabancının elini tutmak istemiyorum
I don’t wanna walk when I just learnt how to run
Koşmayı öğrendiğim zaman yürümek istemiyorum
I don’t wanna care cause it’s human nature
Umursamak istemiyorum çünkü bu insan doğası
I don’t wanna go go go go
Ben gitmek istemiyorum

I don’t wanna hold hands with a stranger
Bir yabancının elini tutmak istemiyorum
I don’t wanna walk when I just learnt how to run
Koşmayı öğrendiğim zaman yürümek istemiyorum
I don’t wanna care cause it’s human nature
Umursamak istemiyorum çünkü bu insan doğası
I don’t wanna go go go go back to square one
Ben başa dönmek istemiyorum
Don’t take me back now
Şimdi beni geri götürme

She says she don’t wanna go go back to square one
O başa dönmek istemediğini söyler
She just wanna find the one
O sadece birini bulmak istiyor
Someone that she needs, she need, she needs
İhtiyacı olan birini

16 Şubat 2018 Cuma

Jessie J – Said Too Much (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 3

Said Too Much (Çok Fazla Söyledin)

Stick and stones, shattered bones
Sopa ve taşlar, paramparça kemikler
But in the end they always heal
Ama sonunda her zaman iyileşirler
Take a sip, make a joke
Bir yudum al, şaka yap
Turn on the pain, but this is real
Acıları aç ama bunlar gerçek
Every time I look in the mirror
Aynaya her baktığımda
All your words I keep on hearing
Bütün kelimelerini duymaya devam ediyorum
Are tearing me apart
Beni parçalara ayırıyor
Open names, sweeter games
Açık isimler, daha tatlı oyunlar
What you did behind my back
Arkamdan ne yaptın
Memories echoing
Yankılanan anılar
Making sense, now playing back
Mantıklı, şimdi arkada çalıyor
Every time I look in the mirror
Aynaya her baktığımda
All your words I keep on hearing
Bütün kelimelerini duymaya devam ediyorum

I think you might’ve said too much
Sanırım çok fazla söyleyebilirdin
Sorry isn’t good enough
Üzgünüm yeterince iyi değil
I thought that you would call this love, love
Senin buna aşk diyeceğini düşünmüştüm, aşk
No, you can’t take it back
Hayır, geriye alamazsın
I think you might’ve said too much
Sanırım çok fazla söyleyebilirdin
Man you really messed me up
Adamım sen gerçekten beni dağıttın
I thought that you would call this love, love
Senin buna aşk diyeceğini düşünmüştüm, aşk
No, you can’t take it back
Hayır, geriye alamazsın

But I think you might’ve said too much
Sanırım çok fazla söyleyebilirdin

I can’t glue back broken glasses
Kırılmış camları tekrar yapıştıramam
But I can fix what you were smashing
Ama parçaladığın şeyi düzeltebilirim
Don’t apologize again
Tekrar özür dileme
I won’t make a frozen bet
İddiayı dondurmayacağım
No, no, no
Hayır, hayır, hayır

Stick and stones, shattered bones
Sopa ve taşlar, paramparça kemikler
But in the end they always heal
Ama sonunda her zaman iyileşirler
All the lies, you crossed the lines
Bütün yalanlar, sen çizgileri geçtin
You showed me how you really deal
Nasıl gerçekten anlaştığını bana gösterdin
Every time I look in your way
Her senin yoluna baktığımda
I can see my future clearer
Geleceğimi daha net görebilirim

I think you might’ve said too much
Sanırım çok fazla söyleyebilirdin
Sorry isn’t good enough
Üzgünüm yeterince iyi değil
I thought that you would call this love, love
Senin buna aşk diyeceğini düşünmüştüm, aşk
No, you can’t take it back (you can’t take it back)
Hayır, geriye alamazsın (Geriye alamazsın)
I think you might’ve said too much
Sanırım çok fazla söyleyebilirdin
Man you really messed me up (ooh you messed me up)
Adamım sen gerçekten beni dağıttın (Beni dağıttın)
I thought that you would call this love, love
Senin buna aşk diyeceğini düşünmüştüm, aşk
No, you can’t take it back
Hayır geriye alamazsın
But I think you might’ve said too much
Sanırım çok fazla söyleyebilirdin

Why’d you take it all the way? (Oh why)
Neden bu kadar ileri gittin? (Neden?)
Why’d you take it all the way? (Tell me why)
Neden bu kadar ileri gittin? (Söyle, neden?)
Passed the point of no return
Geri dönüş noktasını geçtin

Why’d you take it all the way? (Oh why)
Neden bu kadar ileri gittin? (Neden?)
Why’d you take it all the way? (Tell me why)
Neden bu kadar ileri gittin? (Söyle, neden?)
Passed the point of no return
Geri dönüş noktasını geçtin

Why’d you take it all the way? (Why’d you take it all the way?)
Neden bu kadar ileri gittin? (Neden bu kadar ileri gittin?)
Why’d you take it all the way? (Take it all the way?)
Neden bu kadar ileri gittin? (Neden bu kadar ileri gittin?)
Passed the point of no return
Geri dönüş noktasını geçtin
Why’d you take it all the way?
Neden bu kadar ileri gittin?
Why’d you take it all the way?
Neden bu kadar ileri gittin?
I think you might’ve said too much
Sanırım çok fazla söyleyebilirdin
Sorry isn’t good enough
Üzgünüm yeterince iyi değil
I thought that you would call this love, love
Senin buna aşk diyeceğini düşünmüştüm, aşk
No, you can’t take it back
Hayır, geriye alamazsın
I think you might’ve said too much
Sanırım çok fazla söyleyebilirdin
Man you really messed me up
Adamım sen gerçekten beni dağıttın
I thought that you would call this love, love
Senin buna aşk diyeceğini düşünmüştüm, aşk
No, you can’t take it back
Hayır, geriye alamazsın

Muse – Thought Contagion (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 4

Strung out falling from the big time
Welcome to the infinite black skies
Brain clans fractured identity
Fragments and scattered debris

Büyük statülerle kendimizden geçtik (uyuşturulduk)
Sonsuz siyah gökyüzüne hoşgeldiniz
Akıl zümreleri parçalanmış kimlikler
Parçalar ve dağınık enkazlar

Thought contagion
Thought contagion

Fikir bulaşması
Fikir bulaşması

Fall down long winds are counted out
Prop me up before I black out
Withdraw before you’re out of time
A clean slate and buried war crimes

Eğilen uzun rüzgarlar dahil edilmiyor
Bayılmadan önce yaslanmalıyım
Zamanın geçmeden geri çekil
Temiz bir tahta ve üstü örtülmüş savaş suçları

You’ve been bitten by a true believer
You’ve been bitten by someones who’s hungrier than you
You’ve been bitten by a true believer
You’ve been bitten by someones false beliefs

Bir kesin inançlı tarafından ısırıldın
Senden daha aç biri tarafından ısırıldın
Bir kesin inançlı tarafından ısırıldın
Birinin yanlış inançları tarafından ısırıldın

Thought contagion
Thought contagion

They’ll never do what you want them to
Give it up and watch them break through
It’s too late for a revolution
Brace for the final solution

Yapmak istediklerini asla yapmayacaklar
Pes et ve hamle yapışlarını izle
Bir devrim için çok geç artık
Nihai çözüm için canlanın

Thought contagion
Thought contagion

Fikir bulaşması
Fikir bulaşması

You’ve been bit by a true believer
You’ve been bit by someone who’s hungrier then you
You’ve been bit by a true believer
You’ve been bitten by someone’s false beliefs

Bir kesin inançlı tarafından ısırıldın
Senden daha aç biri tarafından ısırıldın
Bir kesin inançlı tarafından ısırıldın
Birinin yanlış inançları tarafından ısırıldın

Thought contagion
Thought contagion
Strung out falling from the big time
Welcome to the infinite black skies
It’s too late for a revolution
Brace for the final solution

Fikir bulaşması
Fikir bulaşması
Büyük statülerle kendimizden geçtik
Sonsuz siyah gökyüzüne hoşgeldiniz
Bir devrim için çok geç artık
Nihai çözüm için canlanın

contagion*:bulaşıcı hastalık, kötü etki , yayılma

Marina and the Diamonds – Oh No! (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 10


Clean Bandit ft Marina amonds –
Oh No! (Hayır

Don’t do love, don’t do friends
Aşk yapma, arkadaşlar yapma
I’m only after success
Ben sadece başarı sonrasıyım
Don’t need a relationship
İlişkiye ihtiyacım yok
I’ll never soften my grip
Asla tutuşumu gevşetmeyeceğim

Don’t want cash, don’t want car
Nakit istemiyorum, araba istemiyorum
Want it fast, want it hard
Hızlı istiyorum, zor istiyorum
Don’t need money, don’t need fame
Paraya ihtiyacım yok, üne ihtiyacım yok
I just want to make a change
Sadece değişim yapmak istiyorum
I just wanna change
Sadece değişim istiyorum
I just wanna change
Sadece değişim istiyorum
I just wanna change
Sadece değişim istiyorum
I just wanna change
Sadece değişim istiyorum
I just wanna change
Sadece değişim istiyorum

I know exactly what I want and who I want to be
Kesinlikle ne istediğimi ve kim olmak istediğimi biliyorum
I know exactly why I walk and talk like a machine
Kesinlikle neden yürdüğümü ve makine gibi konuştuğumu biliyorum
I’m now becoming my own self-fulfilled prophecy
Şimdi kendimce yerine getirilmiş kehanet oluyorum
Oh, oh no, oh no, oh no
Oh, oh hayır, oh hayır, oh hayır

One track mind, one track heart
Sabit fikirli, tek parça kalp
If I fail, I’ll fall apart
Eğer başarısız olursam parçalanacağım
Maybe it is all a test
Belki bunların hepsi bir testtir
‘Cause I feel like I’m the worst
Çünkü berbatmışım gibi hissediyorum
So I always act like I’m the best
Bu yüzden en iyisiymişim gibi davranıyorum

If you are not very careful
Eğer dikkatli olmazsan
Your possessions will possess you
Sahip oldukların sana sahip olacak
TV taught me how to feel
Televizyon bana nasıl hissettiğimi öğretti
Now real life has no appeal
Gerçek hayata başvuru yok
It has no appeal
Burada başvuru yok
It has no appeal
Burada başvuru yok
It has no appeal
Burada başvuru yok
It has no appeal
Burada başvuru yok
It has no appeal
Burada başvuru yok

I know exactly what I want and who I want to be
Kesinlikle ne istediğimi ve kim olmak istediğimi biliyorum
I know exactly why I walk and talk like a machine
Kesinlikle neden yürdüğümü ve makine gibi konuştuğumu biliyorum
I’m now becoming my own self-fulfilled prophecy
Şimdi kendimce yerine getirilmiş kehanet oluyorum
Oh, oh no, oh no, oh no
Oh, oh hayır, oh hayır, oh hayır

I know exactly what I want and who I want to be
Kesinlikle ne istediğimi ve kim olmak istediğimi biliyorum
I know exactly why I walk and talk like a machine
Kesinlikle neden yürdüğümü ve makine gibi konuştuğumu biliyorum
I’m now becoming my own self-fulfilled prophecy
Şimdi kendimce yerine getirilmiş kehanet oluyorum
Oh, oh no, oh no, oh no
Oh, oh hayır, oh hayır, oh hayır

I’m gonna live, I’m gonna fly,
Yaşayacağım, uçacağım
I’m gonna fail, I’m gonna die,
Başarısız olacağım, öleceğim
I’m gonna live, I’m gonna fly
Yaşayacağım, uçacağım
I’m gonna fail, gonna die, die, die, die
Başarısız olacağım, öleceğim, öleceğim, öleceğim, öleceğim

I know exactly what I want and who I want to be
Kesinlikle ne istediğimi ve kim olmak istediğimi biliyorum
I know exactly why I walk and talk like a machine
Kesinlikle neden yürdüğümü ve makine gibi konuştuğumu biliyorum
I’m now becoming my own self-fulfilled prophecy
Şimdi kendimce yerine getirilmiş kehanet oluyorum
Oh, oh no, oh no, oh no
Oh, oh hayır, oh hayır, oh hayır

I know exactly what I want and who I want to be
Kesinlikle ne istediğimi ve kim olmak istediğimi biliyorum
I know exactly why I walk and talk like a machine
Kesinlikle neden yürdüğümü ve makine gibi konuştuğumu biliyorum
I’m now becoming my own self-fulfilled prophecy
Şimdi kendimce yerine getirilmiş kehanet oluyorum
Oh, oh no, oh no, oh no
Oh, oh hayır, oh hayır, oh hayır

Oh, oh no, oh no, oh no

Oh, oh hayır, oh hayır, oh hayır