İngilizce Türkçe Sözlük







24 Şubat 2018 Cumartesi

Bea Miller – Burning Bridges (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 1

Burning Birdges (Yanan Köprüler)

I’ve been lonely, missing your body
Yalnızım, vücudunu özlüyorum
You’ve been out of touch, you’re so far away
Dokunulduktan sonra, sen çok uzaktasın
Wishing you would tell me you’re sorry
Bana üzgün olduğunu söylemeni diliyorum
And you know you made a big mistake
Ve büyük bir hata yaptığını biliyorsun
Close my eyes and try to forget you
Gözlerimi kpatıyorum ve seni unutmayı deniyorum
Every time I do, I just see your face
Her yaptığımda, sadece senin yüzünü görüyorum
After all this shit that we’ve been through
Yaşadıklarımızın hepsinden sonra
Why are you so willing to walk away?
Neden gitmeye çok isteklisin?

I don’t know why I stick around to watch you burn our bridges down
Neden bilmiyorum, etrafta dolanırken köprülerimizi yakışını izliyorum
I can’t help it that I need you (need you)
Buna yardım edemiyorum, sana ihtiyacım var (ihtiyacım var)
I can’t help it that I need you (need you)
Buna yardım edemiyorum, sana ihtiyacım var (ihtiyacım var)
Now I’m drowning underneath the water that was under me
Şimdi altımdaki suyun altında boğuluyorum
I’m still screaming that I need you (need you)
Bunu hala bağırıyorum, sana ihtiyacım var (ihtiyacım var)
(I can’t help it that I need you)
(Buna yardım edemiyorum, sana ihtiyacım var)

[Post-Chorus]
Burn the bridges, burn them down, down, down, down, down
Köprüleri yak, onları yak, yak, yak, yak, yak
Burn the bridges, burn them down, down, down, down, down, down
Köprüleri yak, onları yak, yak, yak, yak, yak

You left me with a craving I can’t fill
Beni özlemle bıraktın, dolduramıyorum
Got me wondering what I had yesterday
Dün neye sahiptim merak ediyorum
Tell everyone I’m fine, but I’m still
Herkese iyi olduğumu söyle, ama ben hala
Sitting here, choking on the aftertaste
Burada oturuyorum, ağzımda kalan tatta boğuluyorum

Can’t stay away from you, I try, I try
Senden uzak duramıyorum, deniyorum, deniyorum
But you got a grip on my mind
Ama kafamda bir idrak var

I don’t know why I stick around to watch you burn our bridges down
Neden bilmiyorum, etrafta dolanırken köprülerimizi yakışını izliyorum
I can’t help it that I need you (need you)
Buna yardım edemiyorum, sana ihtiyacım var (ihtiyacım var)
I can’t help it that I need you (need you)
Buna yardım edemiyorum, sana ihtiyacım var (ihtiyacım var)
Now I’m drowning underneath the water that was under me
Şimdi altımdaki suyun altında boğuluyorum
I’m still screaming that I need you (need you)
Bunu hala bağırıyorum, sana ihtiyacım var (ihtiyacım var)
(I can’t help it that I need you)
(Buna yardım edemiyorum, sana ihtiyacım var)

[Post-Chorus]
Burn the bridges, burn them down, down, down, down, down
Köprüleri yak, onları yak, yak, yak, yak, yak
Burn the bridges, burn them down, down, down, down, down, down
Köprüleri yak, onları yak, yak, yak, yak, yak

Can’t stay away from you, I try, I try
Senden uzak duramıyorum, deniyorum, deniyorum
But you got a grip on my mind
Ama kafamda bir idrak var

Now I’m drowning underneath the water that was under me
Şimdi altımdaki suyun altında boğuluyorum
I’m still screaming that I need you (need you)
Bunu hala bağırıyorum, sana ihtiyacım var (ihtiyacım var)
(I can’t help it that I need you)
(Buna yardım edemiyorum, sana ihtiyacım var)

Burn the bridges, burn them down
Köprüleri yak, onları yak
Burn the bridges, burn them down
Köprüleri yak, onları yak
Burn the bridges, burn them down, down, down, down, down
Köprüleri yak, onları yak, yak, yak, yak, yak
Burn the bridges, burn them down, down, down, down, down, down
Köprüleri yak, onları yak, yak, yak, yak, yak

Bea Miller – Song Like You (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 9

Song Like You (Senin Gibi Şarkı)

Do do do do do do do
Yap yap yap yap yap yap

A song like you
Senin gibi bir şarkı
Is a ripple of the waves
Bu dalgaların dalgalanması mı
That rises to a hurricane
Sonra hortuma yükseldi
Oh woah oh oh, oh woah oh
A song like you is a whispered lullaby
Senin gibi bir şarkı fısıldanan ninnidir
That’s drowned out by a baby’s cry
Bebeğin ağlamasıyla boğuldu
Oh woah oh oh, oh woah oh

A song like you would never tell me the truth
Senin gibi bir şarkı bana asla gerçekleri söylemeyecek
It would turn me on, break me down, make me feel like there is nothing outside this room
Beni döndürecekti, beni kıracaktı, bu odanın dışında hiçbir şey yokmuş gibi hissettirdin
A song like you would have me lost in my youth
Senin gibi bir şarkı bana gençliğimi kaybettirirdi
Oh, baby, a song like you
Bebek, senin gibi bir şarkı

I play it every night
Her gece bunu çalarım
I play it every night
Her gece bunu çalarım
A song like you
Senin gibi bir şarkıyı
A song like you
Senin gibi bir şarkıyı

A song like you is a ballet black swan dance
Senin gibi bir şarkı kuğu gölü balesi
That’s brought down by a shot-gun blast
Bu bir av tüfeği patlamasıyla aşağı indi
Oh woah oh oh, oh woah oh
If I wrote a song that was anything like you
Eğer senin gibi bir şarkı yazmışsam
It would turn from color into blue
Renkten maviye döner
Oh woah oh woah, oh woah

A song like you would never tell me the truth
Senin gibi bir şarkı bana asla gerçekleri söylemeyecek
It would turn me on, break me down, make me feel like there is nothing outside this room
Beni döndürecekti, beni kıracaktı, bu odanın dışında hiçbir şey yokmuş gibi hissettirdin
A song like you would have me lost in my youth
Senin gibi bir şarkı bana gençliğimi kaybettirirdi
Oh, baby, a song like you
Bebek, senin gibi bir şarkı

I play it every night
Her gece bunu çalarım
I play it every night
Her gece bunu çalarım
A song like you
Senin gibi bir şarkıyı
A song like you
Senin gibi bir şarkıyı

Can’t get you out my mind
Seni aklımdan atamıyorum
When I’m alone at night
Gecede yalnızken
I’ve been wasting so much time
Çok fazla zaman kaybediyorum
And it’s killing me inside
Bu beni içten öldürüyorum
A song like you
Senin gibi bir şarkı

I play it every night
Bunu her gece çalıyorum
A song like you (song like you)
Senin gibi bir şarkı (senin gibi bir şarkı)
I play it every night (every night)
Bunu her gece çalıyorum (her gece)
A song like you (song like you)
Senin gibi bir şarkı (senin gibi bir şarkı)
A song like you
Senin gibi bir şarkı

Delta Goodrem – Encore (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 11

Encore (İstek Parça)

Can you hear the sound of the silence (hush hush now)
Sessizliğin sesini duyabiliyor musun? (Şimdi sus)
The spotlight’s fading away (away, away, away)
Sahne ışıkları sönüyor (sönüyor, sönüyor, sönüyor)
Like a serenade of the quiet (drown it out)
Sessizlikte bir serenat gibi (Bastır)
The choir leaving the stage (stage, stage)
Koro sahneyi terk ediyor (sahne sahne)

Every time you took my breath away (I lost something inside)
Nefesimi her kestiğinde (İçimde bir şeyleri kaybediyorum)
Every time you threw me a bouquet (all the roses, they died)
Bana her bir buket attığında (bütün güller öldü)
So I think it’s time you walk away (the show is closing tonight)
Yani sanırım şimdi gitme zamanın (Şov bu gece bitiyor)
I think it’s time you walk away, way, way
Sanırım gitme zamanın, gitme, gitme

And don’t come back for the encore, the encore
Ve bir istek parça için geri dönme, istek parça
Don’t come back like you want more, you want more
Daha fazlasını istiyormuşsun gibi geri dönme, daha fazlasını istiyorsun
Can’t you see that the curtain is closed
Perdenin kapandığını göremiyor musun
And you can’t cut me open no more
Ve beni daha fazla kesemezsin
Don’t come back for the applause, the applause
Alkışlar için geri dönme, alkışlar
‘Cause I’m already long gone, I’m long gone
Çünkü zaten çoktan gittim, çoktan gittim
Can’t you see that the show is all over
Şovun tamamen bittiğini göremiyor musun
Confetti all over the floor
Bütün konfetiler yerde
But don’t come back for the encore
Ama istek parça için geri dönme
Don’t come back for the encore
İstek parça için geri dönme
Don’t come back for the encore
İstek parça için geri dönme
Don’t come back for the encore
İstek parça için geri dönme

Can you hear the beat of my heart go (boom boom boom)
Kalp atışımı duyabiliyor musun (boom boom boom)
But it’s not beating for you (for you, for you)
Ama senin için atmıyor (senin için, senin için)
Like a symphony in the dark, we lost our tune
Karanlıkta bir semfoni gibi, ezgimizi kaybettik
Don’t you think our time is through
Zamanımızın bittiğini düşünmüyor musun

Every time you took my breath away (I lost something inside)
Nefesimi her kestiğinde (İçimde bir şeyleri kaybediyorum)
Every time you threw me a bouquet (all the roses, they died)
Bana her bir buket attığında (bütün güller öldü)
So I think it’s time you walk away (the show is closing tonight)
Yani sanırım şimdi gitme zamanın (Şov bu gece bitiyor)
I think it’s time you walk away, way, way
Sanırım gitme zamanın, gitme, gitme

And don’t come back for the encore, the encore
Ve bir istek parça için geri dönme, istek parça
Don’t come back like you want more, you want more
Daha fazlasını istiyormuşsun gibi geri dönme, daha fazlasını istiyorsun
Can’t you see that the curtain is closed
Perdenin kapandığını göremiyor musun
And you can’t cut me open no more
Ve beni daha fazla kesemezsin
Don’t come back for the applause, the applause
Alkışlar için geri dönme, alkışlar
‘Cause I’m already long gone, I’m long gone
Çünkü zaten çoktan gittim, çoktan gittim
Can’t you see that the show is all over
Şovun tamamen bittiğini göremiyor musun
Confetti all over the floor
Bütün konfetiler yerde
But don’t come back for the encore
Ama istek parça için geri dönme
Don’t come back for the encore
İstek parça için geri dönme
Don’t come back for the encore
İstek parça için geri dönme
Don’t come back for the encore
İstek parça için geri dönme

Can you hear the sound of the silence
Sessizliğin sesini duyabiliyor musun
Hush hush now
Şimdi sus
Hush hush now
Şimdi sus

And don’t come back for the encore, the encore
Ve bir istek parça için geri dönme, istek parça
Don’t come back like you want more, you want more
Daha fazlasını istiyormuşsun gibi geri dönme, daha fazlasını istiyorsun
Can’t you see that the curtain is closed
Perdenin kapandığını göremiyor musun
And you can’t cut me open no more (you can’t cut me open no more, no no no no no no)
Ve beni daha fazla kesemezsin (Beni daha fazla kesemezsin, hayır hayır hayır hayır)
Don’t come back for the applause, the applause
Alkışlar için geri dönme, alkışlar
‘Cause I’m already long gone, I’m long gone (I’m long gone, long gone, long gone, yeah)
Çünkü zaten çoktan gittim, çoktan gittim (Çoktan gittim, çoktan gittim, çoktan gittim, evet)
Can’t you see that the show is all over
Şovun tamamen bittiğini göremiyor musun
Confetti all over the floor
Bütün konfetiler yerde
But don’t come back for the encore
Ama istek parça için geri dönme
Don’t come back for the encore
İstek parça için geri dönme
Don’t come back for the encore
İstek parça için geri dönme
Don’t come back for the encore
İstek parça için geri dönme

22 Şubat 2018 Perşembe

Marina and the Diamonds – Weeds (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 1

Weeds (Yabani Ot)

Could have filled a garden
Bir bahçe doldurabilirdim
With all the flowers that you gave me
Bana verdiğin tüm çiçeklerle
But none of them were ours
Ama onların hiçbiri bizim değildi
You know the problem with history
Geçmişle problemini biliyorsun
It keeps coming back like weed
Yabani ot gibi arkandan gelmeye devam ediyor
And when nothing feels enough
Ve hiçbir şey yeterli hissetirmediğinde
At least you taught me how to love
En azından bana nasıl sevileceğini öğrettin
How to love, love
Nasıl sevileceğini, sevileceğini
But he keeps growing back
Ama o büyümeye devam ediyor

Like weed
Yabani ot gibi
Baby, just open your eyes to see
Bebeğim, sadece görmek için gözlerini aç
He’s growing from inside me
O içimden büyüyor
And I just don’t know what I can do
Ve ben sadece ne yapabileceğimi bilmiyorum
I thought I cut him at the root
Onu kökten kesmeyi düşündüm
Like weeds
Yabancı ot gibi
Like weeds
Yabancı ot gibi
Like weeds
Yabancı ot gibi

I miss all of my exes
Bütün eski sevgililerimi özledim
They’re the only ones that know me
Onlar beni tanıyan tek kişiler
And God knows that sex is
Ve tanrı bilir ki seks
A way to feel a bit, a little bit less lonely
Biraz hissetmemk için bir yol, biraz daha yalnız
Yeah, I tried to keep it covered up
Evet, kapalı tutmayı denedim
Yeah, I thought I cut him at the root
Evet, onu kökten kesmeyi düşündüm
But now I think my time is up
Ama şimdi bence zamanım doldu
‘Cause he keeps growing back
Çünkü o büyümeye devam ediyor

Like weed
Yabani ot gibi
Baby, just open your eyes to see
Bebeğim, sadece görmek için gözlerini aç
He’s growing from inside me
O içimden büyüyor
And I just don’t know what I can do
Ve ben sadece ne yapabileceğimi bilmiyorum
I thought I cut him at the root
Onu kökten kesmeyi düşündüm

Like weeds
Yabancı ot gibi
Like weeds
Yabancı ot gibi
Like weeds
Yabancı ot gibi
Yeah, yeah
Evet, evet
Like weeds
Yabancı ot gibi
Like weeds
Yabancı ot gibi
Like weeds
Yabancı ot gibi
Yeah, yeah
Evet, evet

Baby, baby, baby, baby
Bebek, bebek, bebek, bebek

Like weeds
Yabancı ot gibi
Like weeds
Yabancı ot gibi
Like weeds
Yabancı ot gibi
Yeah, yeah
Evet, evet

Baby, baby, baby, baby
Bebek, bebek, bebek, bebek

Delta Goodrem In the Name of Love (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 7

In the Name of Love (Aşk Adına)

Started on the outside, worked my way in
Dışarıda başladı, benim yolumda çalıştı
Tracing the road to where it all begins
Yolun başlangıcına kadar izini sürdüm
Watching myself back, now I’ve finally got it
Kendimi geri istiyorum, sonunda sahibim
I’ve just felt so lost when I wasn’t honest
Dürüst olmadığım zaman sadece çok kayıp hissediyorum
But now
Ama şimdi

I’m standing on my feet, I’m saying how I feel
Ayaklarımın üstünde duruyorum, nasıl hissettiğimi söylüyorum
Fighting here for everything that’s real
Gerçek olan her şey için burada savaşıyorum
And even when it hurts, for all that I am worth
Ve acı çektiğinde bile, değer verdiğim her şey için
I’m fighting here for everything I feel
Hissettiğim her şey için savaşıyorum
In the name of love
Aşk adına
In the name of love
Aşk adına
In the name of love
Aşk adına
In the name of love
Aşk adına
In the name of love
Aşk adına
In the name of love
Aşk adına

They say all is fair in love and war
Aşkta ve savaşta hepsinin mübah olduğunu söylüyorlar
But nothing ever really is
Ancak hiçbir şey gerçek değil
With best intentions they can leave you torn
En iyi niyetlerle seni kopuk bırakabilirler
But baby that’s the way it is
Ama bebeğim bu böyle
Every choice in life may not be perfect
Hayattaki her seçim mükemmel olmayabilir
But in time we’ll find it’ll be forgotten yeah
Ama zamanla unutulmuşu bulacağız

I’m standing on my feet, I’m saying how I feel
Ayaklarımın üstünde duruyorum, nasıl hissettiğimi söylüyorum
Fighting here for everything that’s real
Gerçek olan her şey için burada savaşıyorum
And even when it hurts, for all that I am worth
Ve acı çektiğinde bile, değer verdiğim her şey için
I’m fighting here for everything I feel
Hissettiğim her şey için savaşıyorum
In the name of love
Aşk adına
In the name of love
Aşk adına
In the name of love
Aşk adına
In the name of love
Aşk adına
In the name of love
Aşk adına
In the name of love
Aşk adına

Ay ay ay oh oh

I tell it just the way it is
Sadece böyle olduğunu söyledim

Ay ay ay oh oh

I’m standing on my feet, I’m saying how I feel
Ayaklarımın üstünde duruyorum, nasıl hissettiğimi söylüyorum
Fighting here for everything that’s real
Gerçek olan her şey için burada savaşıyorum
And even when it hurts, for all that I am worth
Ve acı çektiğinde bile, değer verdiğim her şey için
I’m fighting here for everything I feel
Hissettiğim her şey için savaşıyorum
(In the name of love)
(Aşk adına)

David Guetta, Martin Garrix ft. Brooks – Like I Do (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 9

Like I Do (Benim Gibi)

Baby, I think of you
Bebek, seni düşünüyorum
When I’m all alone and it’s half past two
Kendi başımayken ve iki buçukken
Bet you think about it too
İddiaya girerim bunun hakkında da düşünüyorum
Ain’t nobody love you like I do

Kimse seni benim sevdiğim gibi sevemez
Baby, I think of you
Bebek, seni düşünüyorum
When I’m all alone and it’s half past two
Kendi başımayken ve iki buçukken
Bet you think about it too
İddiaya girerim bunun hakkında da düşünüyorum
Ain’t nobody love you like I do

Kimse seni benim sevdiğim gibi sevemez
Like I do
Benim gibi

Like, like I do
Gibi, benim gibi
Like I do
Benim gibi
Like, like I do
Gibi, benim gibi
Like I do
Benim gibi

Like I do
Benim gibi

Baby, I think of you
Bebek, seni düşünüyorum
When I’m all alone and it’s half past two
Kendi başımayken ve iki buçukken
Bet you think about it too
İddiaya girerim bunun hakkında da düşünüyorum
Ain’t nobody love you like I do (I do)

Kimse seni benim sevdiğim gibi sevemez, benim gibi
Baby, I think of you
Bebek, seni düşünüyorum
When I’m all alone and it’s half past two
Kendi başımayken ve iki buçukken
Bet you think about it too
İddiaya girerim bunun hakkında da düşünüyorum
Ain’t nobody love you like I do

Kimse seni benim sevdiğim gibi sevemez
Like I do
Benim gibi

Like, like I do
Gibi, benim gibi
Like I do
Benim gibi
Like, like I do
Gibi, benim gibi
Like I do
Benim gibi

Like I do
Benim gibi

Baby, I think of you
Bebek, seni düşünüyorum
When I’m all alone and it’s half past two
Kendi başımayken ve iki buçukken
Bet you think about it too
İddiaya girerim bunun hakkında da düşünüyorum
Ain’t nobody love you like I do

Kimse seni benim sevdiğim gibi sevemez

21 Şubat 2018 Çarşamba

Lana Del Rey – Pawn Shop Blues (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 1


Çevirileri daha rahat takip etmeniz için tüm ”Lana Del Ray a.k.a. Lizzy Grant” albümünün çevrilerini alt yazılı olarak youtube’a ekledim. Buradan bakmak istediğiniz şarkıyı bulabilirsiniz. Üsteki video da Türkçe alt yazılı.

Well, I didn’t know it would come to this but
Bu noktaya geleceğini bilmiyordum ama
That’s what happens when you’re on your own
Kendi başınayken bunlar olur
And you’re alright with letting nice things go
Ve senin için güzel şeyleri bırakmak hiç sorun değil

Well, I pawned the earrings that you gave me golden metal flowers dangling
Bana verdiğin sallanan altından metal çiçek küpeleri sattım
And I almost cried as I sold them all
Ve neredeyse hepsini sattığım için ağlayacaktım
I don’t mind living on bread and oranges, no no
Ekmek ve portakal yiyerek yaşamamın benim için mahsuru yok, hayır yok
But I gotta get to and from where I come
Ama geldiğim yere gitmek zorundayım
And it’s gonna take money to go
Ve bunun için para lazım
Oh no, oh oh, oh oh…

In the name of higher consciousness
Daha yüksek biri için
I let the best man I knew go
Şuana kadar tanıdığım en iyi adamın ellerimden gitmesine izin verdim
‘Cause it’s nice to love and be loved
Çünkü sevmek ve sevilmek çok hoş
But it’s better to know all you can know
Ama bilebildiğin her şeyi bilmek daha iyidir
I said it’s nice to love and be loved
Sevmek ve sevilmek çok hoşdur dedim
But I’d rather know what God knows
Ama daha çok tanrının bildiği şeyi bilmeyi yeğlerim
Oh no, oh no, oh no…

I can do this once more
Bunu bir kez daha yapabilirim
No man can keep me together
Hiçbir adam beni bütün tutamaz
Been broken since I was born
Ben doğduğumdan beri parçalıydım – Broken = bir insanın yolunu kaybetmiş veya depresyonda olması. Birinin toplumda bir işe yaramıyor olması. Bir insanın içinden ölü olması, parçalanmış olması.

Well, I didn’t know it would come to this but
Bu noktaya geleceğini bilmiyordum ama
That’s what happens when you’re on your own
Yanında başka kimse yoksa bunlar olur
And you’re alright with letting nice things go
Ve senin için benim gibi hoş şeyleri bırakmak hiç sorun değil