– En çok ihtiyacımız olan an nerede?
You kick up the leaves and the magic is lost
– Yaprakları tekmeliyorsun ve sihir kayboluyor
They tell me your blue skies fade to grey
– Gökyüzünün gri fade söylediler
They tell me your passion’s gone away
– Bana tutkunun kaybolduğunu söylediler.
And I don’t need no carryin’ on
– Ve taşımaya ihtiyacım yok
You stand in the line just to hit a new low
– Sadece yeni bir düşük vurmak için sırada durmak
You’re faking a smile with the coffee to go
– Gitmek için kahve ile bir gülümseme taklit ediyorsun
And tell me your life’s been way offline
– Ve bana hayatının çevrimdışı olduğunu söyle
You’re falling to pieces every time
– Her seferinde paramparça oluyorsun.
And I don’t need no carryin’ on
– Ve taşımaya ihtiyacım yok
‘Cause you had a bad day, you’re taking one down
– Çünkü kötü bir gün geçirdin, birini indiriyorsun.
You sing a sad song just to turn it around
– Sadece geri çevirmek için hüzünlü bir şarkı söylüyorsun
You say you don’t know, you tell me, “Don’t lie”
– Bilmediğini söylüyorsun, bana “yalan söyleme” diyorsun”
You work at a smile, and you go for a ride
– Bir gülümseme ile çalışıyorsun ve bir gezintiye çıkıyorsun
You had a bad day, the camera don’t lie
– Kötü bir gün geçirdin, kamera yalan söyleme
You’re coming back down, and you really don’t mind
– Geri dönüyorsun ve gerçekten umursamıyorsun
You had a bad day
– Kötü bir gün geçirdin
You had a bad day
– Kötü bir gün geçirdin
Well, you need a blue sky holiday
– Peki, Mavi Gökyüzü tatiline ihtiyacın var
The point is they laugh at what you say
– Mesele şu ki, söylediklerine gülüyorlar
And I don’t need no carryin’ on
– Ve taşımaya ihtiyacım yok
You had a bad day, you’re taking one down
– Kötü bir gün geçirdin, birini indiriyorsun.
You sing a sad song just to turn it around
– Sadece geri çevirmek için hüzünlü bir şarkı söylüyorsun
You say you don’t know, you tell me, “Don’t lie”
– Bilmediğini söylüyorsun, bana “yalan söyleme” diyorsun”
You work at a smile, and you go for a ride
– Bir gülümseme ile çalışıyorsun ve bir gezintiye çıkıyorsun
You had a bad day, the camera don’t lie
– Kötü bir gün geçirdin, kamera yalan söyleme
You’re coming back down, and you really don’t mind
– Geri dönüyorsun ve gerçekten umursamıyorsun
You had a bad day
– Kötü bir gün geçirdin
Sometimes the system goes on the blink
– Bazen sistem yanıp söner
And the whole thing turns out wrong
– Ve her şey yanlış çıkıyor
You might not make it back, and you know
– Belki de geri dönemezsin ve biliyorsun
That you could be well, oh, that strong
– İyi olabileceğini, oh, o kadar güçlü olabileceğini
And I’m not wrong, yeah
– Ve yanılmıyorum, Evet
So where is the passion when you need it the most?
– Peki en çok ihtiyacınız olduğunda tutku nerede?
Oh, you and I
– Oh, sen ve ben
You kick up the leaves, and the magic is lost
– Yaprakları tekmeliyorsun ve sihir kayboluyor
‘Cause you had a bad day, you’re taking one down
– Çünkü kötü bir gün geçirdin, birini indiriyorsun.
You sing a sad song just to turn it around
– Sadece geri çevirmek için hüzünlü bir şarkı söylüyorsun
You say you don’t know, you tell me, “Don’t lie”
– Bilmediğini söylüyorsun, bana “yalan söyleme” diyorsun”
You work at a smile, and you go for a ride
– Bir gülümseme ile çalışıyorsun ve bir gezintiye çıkıyorsun
You had a bad day, you’ve seen what you like
– Kötü bir gün geçirdin, ne sevdiğini gördün
And how does it feel for one more time?
– Ve bir kez daha nasıl hissettiriyor?
You had a bad day
– Kötü bir gün geçirdin
You had a bad day
– Kötü bir gün geçirdin
Ah, had a bad day
– Ah, kötü bir gün geçirdi
Ah, had a bad day
– Ah, kötü bir gün geçirdi
Ah, had a bad day
– Ah, kötü bir gün geçirdi
Ah…
– Ah…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder