İngilizce Türkçe Sözlük







29 Nisan 2021 Perşembe

Amy Allen – One (Türkçe Çeviri)

The good days are melting
The icecaps are gone
The popstar’s in Heaven
The right turned to wrong

Güzel günler eriyor
Buzullar gitti
Popstarlar Cennette
Doğru yanlışa döndü

And it’s a steep slope, it’s a hell-no
It’s a hangup on the telephone, you see?
That it’s a one day, it’s a survey
It’s a cluster-fuck on the freeway, you see?
The odds are against me

Ve bu dik bir yokuş, bu bir cehennem-hayır
Telefonda bir kapanma, anladın mı?
Bu bir gün, bu bir anket
Otoyolda bir karmaşıklık, anlıyor musun?
Olasılıklar bana karşı

But I try to take the world in my hands
Change what they say I can’t understand
I try and I try
Just to prove ’em all wrong
But my arms ain’t that strong
Goddamn

Ama dünyayı ellerime almaya çalışıyorum
Dediklerinde anlamadığım şeyleri değiştiriyorum
Deniyorum ve deniyorum
Sadece hepsinin yanlış olduğunu kanıtlamak için
Ama kollarım o kadar güçlü değil
Kahretsin

Thought that I’d be the one
Thought that I’d be the one

Tek ben olacağımı düşündüm
Tek ben olacağımı düşündüm

The kids are the parents
The schools are a war zone
Hallways are empty
We’re all running with nowhere to go

Çocuklar ebeveynlr oldu
Okullar bir savaş bölgesi oldu
Koridorlar boş
Hepimiz gidecek hiçbir yerimiz olmadan koşuyoruz

And it’s a high risk, it’s a bad gig
When you’re a small fish on a long swim upstream (Oh, yeah)
And it’s a ten-page stupid survey
It’s the red tape in the doorway, you see?
The odds are against me

Ve bu yüksek bir risk, bu kötü bir iş
Uzun bir akıntıya karşı yüzen küçük bir balık olduğun zaman (Oh, evet)
Ve bu on sayfalık aptalca bir anket
Kapı girişindeki bürokrasi, anlıyor musun?
Olasılıklar bana karşı

But I try to take the world in my hands
Change what they say I can’t understand
I try and I try
Just to prove ’em all wrong
But my arms ain’t that strong
Goddamn

Ama dünyayı ellerime almaya çalışıyorum
Dediklerinde anlamadığım şeyleri değiştiriyorum
Deniyorum ve deniyorum
Sadece hepsinin yanlış olduğunu kanıtlamak için
Ama kollarım o kadar güçlü değil
Kahretsin

Thought that I’d be the one
Thought that I’d be the one
Thought that I’d be the one
Thought that I’d be the one

Tek ben olacağımı düşündüm
Tek ben olacağımı düşündüm
Tek ben olacağımı düşündüm
Tek ben olacağımı düşündüm

Tell me we’re not letting go
Losing time and losing hope
Oh, there’s so much I still don’t know
I, I, I

Bana boş vermediğini söyle
Zaman ve umut kaybediyoruz
Oh, hala bilmediğim çok şey var
Ben, ben, ben

But I try to take the world in my hands
Change what they say I can’t understand
I try and I try
Just to prove ’em all wrong
But my arms ain’t that strong
Goddamn

Ama dünyayı ellerime almaya çalışıyorum
Dediklerinde anlamadığım şeyleri değiştiriyorum
Deniyorum ve deniyorum
Sadece hepsinin yanlış olduğunu kanıtlamak için
Ama kollarım o kadar güçlü değil
Kahretsin

Thought that I’d be the one
Thought that I’d be the one
Thought that I’d be the one
Thought that I’d be the one

Tek ben olacağımı düşündüm
Tek ben olacağımı düşündüm
Tek ben olacağımı düşündüm
Tek ben olacağımı düşündüm

The good days are melting
The icecaps are gone

Güzel günler eriyor
Buzullar gitti

Gordon City – Tell Me It’s True (Türkçe Çeviri)

You tell me it’s true
You tell me it’s true
You tell me it’s true
You tell me it’s true
You tell me it’s true
You tell me it’s true
You tell me it’s true
You tell me it’s true
You tell me it’s true
You tell me it’s true
You tell me it’s true
You tell me it’s true
You tell me it’s true
You tell me it’s true
You tеll me it’s true
You tell mе it’s true

Bana bunun doğru olduğunu söylüyorsun
Bana bunun doğru olduğunu söylüyorsun
Bana bunun doğru olduğunu söylüyorsun
Bana bunun doğru olduğunu söylüyorsun
Bana bunun doğru olduğunu söylüyorsun
Bana bunun doğru olduğunu söylüyorsun
Bana bunun doğru olduğunu söylüyorsun
Bana bunun doğru olduğunu söylüyorsun
Bana bunun doğru olduğunu söylüyorsun
Bana bunun doğru olduğunu söylüyorsun
Bana bunun doğru olduğunu söylüyorsun
Bana bunun doğru olduğunu söylüyorsun
Bana bunun doğru olduğunu söylüyorsun
Bana bunun doğru olduğunu söylüyorsun
Bana bunun doğru olduğunu söylüyorsun
Bana bunun doğru olduğunu söylüyorsun

You tell me it’s true
You tell me it’s true
You tell me it’s true
You tell me it’s true
You tell me it’s true
You tell me it’s true
You tell me it’s true
You tell me it’s true
You tell me it’s true
You tell me it’s true
You tell me it’s true
You tell me it’s true
You tell me it’s true
You tell me it’s true
You tell me it’s true
You tell me it’s true

Bana bunun doğru olduğunu söylüyorsun
Bana bunun doğru olduğunu söylüyorsun
Bana bunun doğru olduğunu söylüyorsun
Bana bunun doğru olduğunu söylüyorsun
Bana bunun doğru olduğunu söylüyorsun
Bana bunun doğru olduğunu söylüyorsun
Bana bunun doğru olduğunu söylüyorsun
Bana bunun doğru olduğunu söylüyorsun
Bana bunun doğru olduğunu söylüyorsun
Bana bunun doğru olduğunu söylüyorsun
Bana bunun doğru olduğunu söylüyorsun
Bana bunun doğru olduğunu söylüyorsun
Bana bunun doğru olduğunu söylüyorsun
Bana bunun doğru olduğunu söylüyorsun
Bana bunun doğru olduğunu söylüyorsun
Bana bunun doğru olduğunu söylüyorsun

Deb Never – Sorry (Türkçe Çeviri)

Oh no, look at all the damage you have done
I’m no different at all from you
You’re a full-speed freight train crashing through my walls
I’m a passenger, I’m stuck on you
Be the codeine, morphine, flowing through my veins
Just can’t get enough
Get lifted, rocketship, you’re my outer space
I’m a passenger, I think I’m

Oh hayır, verdiğin tüm hasara bak
Ben senden hiç farklı değilim
Sen duvarlarımdan geçen son hızda bir yük trenisin
Ben bir yolcuyum sana takıldım
Damarlarımdan akan kodein, morfin ol
Yeterince alamıyorum
Kalk, roket gemisi, sen benim dış uzayımsın
Ben bir yolcuyum, sanırım ben

Feeling small
Lose myself until I disappear
Do you feel tall
Knowing you’re the reason that I’m

Küçük hissediyorsun
Ben yok olana kadar kendini kaybediyorsun
Uzun hissediyor musun
Benim böyle olduğumu bilirken

Fucked up, blacked out drunk at another party
Big shit rockstar, but I think you’re boring
Now I’m gone, moved on, yeah, I’m never sorry
I’m never sorry
Fucked up, blacked out drunk at another party
Big shit rockstar, but I think you’re boring
Now I’m gone, moved on, yeah, I’m never sorry
I’m never sorry

Sıçtın, başka bir partide sarhoş oldun
Büyük boktan rock yıldızı, ama bence sıkıcısın
Şimdi gittim, devam ettim, evet, asla üzgün değilim
Asla üzgün değilim
Sıçtın, başka bir partide sarhoş oldun
Büyük boktan rock yıldızı, ama bence sıkıcısın
Şimdi gittim, devam ettim, evet, asla üzgün değilim
Asla üzgün değilim

Don’t miss you much, think I’m better off alone
Don’t wanna find another you
Big words, act tough, thank God I cut the cord
‘Cause I can’t be tied to you
Oh, I finally caught a break
Oh, why do you look at a place?
Don’t lie, you got a glass face
I can see it in your eyes, you’re

Seni çok özlemiyorum, yalnız başıma daha iyi olduğumu düşünüyorum
Başka bir sen bulmak istemiyorum
Büyük sözler, sert davranışlar, Tanrıya şükür kabloyu kestim
Çünkü sana bağlı olamam
Oh, sonunda bir ara yakaladım
Oh, neden bir yere bakıyorsun?
Yalan söyleme, cam bir yüzün var
Gözlerinde görebiliyorum, sen

Feeling small
Lose yourself until you disappear
Now I feel tall
Knowing I’m the reason that you’re

Küçük hissediyorsun
Yok olana kadar kendini kaybediyorsun
Şimdi uzun hissediyorum
Senin olmanın sebebinin ben olduğumu bilerek

Fucked up, blacked out drunk at another party
Big shit rockstar, but I think you’re boring
Now I’m gone, moved on, yeah, I’m never sorry
I’m never sorry (Yeah)
Fucked up, blacked out drunk at another party
Big shit rockstar, but I think you’re boring
Now I’m gone, moved on, yeah, I’m never sorry
I’m never sorry

Sıçtın, başka bir partide sarhoş oldun
Büyük boktan rock yıldızı, ama bence sıkıcısın
Şimdi gittim, devam ettim, evet, asla üzgün değilim
Asla üzgün değilim
Sıçtın, başka bir partide sarhoş oldun
Büyük boktan rock yıldızı, ama bence sıkıcısın
Şimdi gittim, devam ettim, evet, asla üzgün değilim
Asla üzgün değilim

Ashe – When I’m Older (Türkçe Çeviri)

Maybe when I’m, maybe when I’m na-na-na, na-na
Maybe when I’m, maybe when I’m, maybe when I’m older

Belki ben, belki ben na-na-na, na-na olduğumda
Belki ben, belki ben, belki büyüdüğümde

Payphone calls, cigarettes, injuries, shower sex
I was holding on for dear life
Complicated, understated, on the way to devastated
We were young and out of our minds

Ankesörlü telefon görüşmeleri, sigaralar, yaralanmalar, duşta seks
Hayata tutunuyorum
Karmaşık, abartısız, harap olma yolunda
Biz gençtik ve aklımızın dışındaydık

Right now I’m sorry
Burns through me, darling
But I can’t help think in 30 years it won’t

Şu anda üzgünüm
İçimi yakıyoe sevgilim
Ama ya 30 yıl içinde bu beni üzmezse diye korkuyorum

So, maybe when I’m older
Maybe when I’m older
I’ll run out of stories about you, yeah
Maybe when I’m older
Maybе when I’m older
I’ll know what it’s like not to lovе you anymore

Yani, belki yaşlandığımda
Belki yaşlandığımda
Senin hakkında hikayelerim tükenecek, evet
Belki yaşlandığımda
Belki yaşlandığımda
Seni artık sevmemenin nasıl bir şey olduğunu bileceğim

Maybe when I’m, maybe when I’m na-na-na, na-na
Maybe when I’m, maybe when I’m, maybe when I’m older

Belki ben, belki ben na-na-na, na-na olduğumda
Belki ben, belki ben, belki yaşlandığımda

Playing house, immature, picking out furniture
Praying that our hearts would play fair
Emotional souvenirs, fleeting moments, golden years
Close my eyes and I go back there

Evcilik oynamak, olgunlaşmamış, mobilya seçmek
Kalplerimizin adil oynaması için dua ediyoruz
Duygusal hatıralar, kısacık anlar, altın yıllar
Gözlerimi kapat ve oraya geri dönüyorum

Right now I’m sorry
Burns through me, darling
But I can’t help think in 30 years it won’t

Şu anda üzgünüm
İçimi yakıyoe sevgilim
Ama ya 30 yıl içinde bu beni üzmezse diye korkuyorum

So, maybe when I’m older
Maybe when I’m older
I’ll run out of stories about you, yeah
Maybe when I’m older
Maybe when I’m older
I’ll know what it’s like not to love you anymore

Yani, belki yaşlandığımda
Belki yaşlandığımda
Senin hakkında hikayelerim tükenecek, evet
Belki yaşlandığımda
Belki yaşlandığımda
Seni artık sevmemenin nasıl bir şey olduğunu bileceğim

Maybe when I’m, maybe when I’m na-na-na, na-na
Maybe when I’m, maybe when I’m, maybe when I’m older
Maybe when I’m, maybe when I’m na-na-na, na-na
Maybe when I’m, maybe when I’m, maybe when I’m older

Belki ben, belki ben na-na-na, na-na olduğumda
Belki ben, belki ben, belki yaşlandığımda
Belki ben, belki ben na-na-na, na-na olduğumda
Belki ben, belki ben, belki yaşlandığımda

Maybe when I’m six feet
Underneath the concrete
I’ll know what it’s like not to want you, yeah
Maybe when I’m older
Maybe when I’m older
I’ll know what it’s like not to love you

Belki betonun
Altı kat altında olduğumda
Seni istememenin nasıl bir şey olduğunu bileceğim, evet
Belki yaşlandığımda
Belki yaşlandığımda
Seni sevmemenin nasıl bir şey olduğunu bileceğim

Faye Webster – Cheers (Türkçe Çeviri)

You came here to welcome me
To what is the end
You said if we weren’t in love
We’d still be best friends
We both tell the same jokes
Over and over
Wonder if we’ll get married
Before my brother

Beni karşılamaya geldin
Sonu ne
Eğer aşık olmasaydık dedin
Hala en iyi arkadaş olurduk
İkimiz de aynı şakaları söylüyoruz
Tekrar ve tekrar
Merak ediyorum evlenecek miyiz
Kardeşimden önce

And let’s cheers to you
And let’s cheers to me

Ve hadi sana kadeh kaldıralım
Ve hadi bana kadeh kaldıralım

I like your songs even though
They’re not about me
Sometimes I’m scared to show my dad
‘Cause you’re always cussing

Yine de şarkılarını seviyorum
Benimle ilgili değiller
Bazen babama göstermekten korkuyorum
Çünkü her zaman küfür ediyorsun

And let’s cheers to you
And let’s cheers to me
And let’s cheers to you
And let’s cheers to me

Ve hadi sana kadeh kaldıralım
Ve hadi bana kadeh kaldıralım
Ve hadi sana kadeh kaldıralım
Ve hadi bana kadeh kaldıralım

28 Nisan 2021 Çarşamba

Tebey – Shotgun Rider İngilizce Sözleri Türkçe Anlamları

Girl, you could be my shotgun rider
– Kızım, sen benim av tüfeğim olabilirsin.
Sitting pretty in a shotgun seat
– Av tüfeği koltuğunda güzel oturuyor
With your long hair blowing out the window
– Uzun saçlarını pencereden dışarı üfleme ile
Gotcha looking like a top down dream
– Yukarıdan aşağıya bir rüya gibi görünüyorsun
Might find a little heaven in the headlights
– Farlarda küçük bir cennet bulabilir
Way out there under the pines
– Çamların altında bir yol var
Yeah, we could pull an up all nighter
– Evet, bütün gece Yukarı çıkabiliriz.
And you can be my shotgun rider
– Ve sen benim av tüfeğim olabilirsin

If you’re in the mood for some Alabama
– Eğer biraz Alabama havasındaysanız
Baby, I can put em on
– Bebeğim, onları giyebilirim.
If you wanna cruise down to Atlanta
– Eğer atlanta’ya gitmek istiyorsan
We can go anywhere you want
– Gidelim nereye istersen
Take a two lane road or a backstreet
– İki şeritli bir yol veya bir backstreet alın
Tag along girl, as long as you love me
– Tag along girl, beni sevdiğin sürece
If I gotcha right here right beside me
– Eğer seni burada, yanımda yakalarsam
Then I’m right where I wanna be
– Olmak istediğim yer haklıyım

(Let’s go)
– (Hadi gidelim)

Girl, you could be my shotgun rider
– Kızım, sen benim av tüfeğim olabilirsin.
Sitting pretty in a shotgun seat
– Av tüfeği koltuğunda güzel oturuyor
With your long hair blowing out the window
– Uzun saçlarını pencereden dışarı üfleme ile
Gotcha looking like a top down dream
– Yukarıdan aşağıya bir rüya gibi görünüyorsun
Might find a little heaven in the headlights
– Farlarda küçük bir cennet bulabilir
Way out there under the pines
– Çamların altında bir yol var
Yeah, we could pull an up all nighter
– Evet, bütün gece Yukarı çıkabiliriz.
And you can be my shotgun rider
– Ve sen benim av tüfeğim olabilirsin

Lemme show you where I came up
– Sana nereden geldiğimi göstereyim.
The parking lot where we blazed up
– Yandığımız park yeri
I’ll show you everything from A to Z
– Sana A’dan Z’ye her şeyi göstereceğim
It ain’t much, but it is to me
– Çok fazla değil, ama benim için öyle
No girl, no it won’t take long
– Hayır kız, hayır uzun sürmez
Just a couple more country songs
– Sadece birkaç ülke şarkısı daha
Playing on the radio
– Radyoda oynamak
And then I’ll take you home
– Ve sonra seni eve götüreceğim

(Let’s go)
– (Hadi gidelim)

Girl, you could be my shotgun rider
– Kızım, sen benim av tüfeğim olabilirsin.
Sitting pretty in a shotgun seat
– Av tüfeği koltuğunda güzel oturuyor
With your long hair blowing out the window
– Uzun saçlarını pencereden dışarı üfleme ile
Gotcha looking like a top down dream
– Yukarıdan aşağıya bir rüya gibi görünüyorsun
Might find a little heaven in the headlights
– Farlarda küçük bir cennet bulabilir
Way out there under the pines
– Çamların altında bir yol var
Yeah, we could pull an up all nighter
– Evet, bütün gece Yukarı çıkabiliriz.
And you can be my shotgun rider
– Ve sen benim av tüfeğim olabilirsin

Take you for a ride, take you for a ride
– Tuzağa düştün, tuzağa düştün
Yeah
– Evet
Take me for a ride, take me for a ride
– Beni bir gezintiye çıkar, beni bir gezintiye çıkar

Girl, you could be my shotgun rider
– Kızım, sen benim av tüfeğim olabilirsin.
Sitting pretty in a shotgun seat
– Av tüfeği koltuğunda güzel oturuyor
With your long hair blowing out the window
– Uzun saçlarını pencereden dışarı üfleme ile
Gotcha looking like a top down dream
– Yukarıdan aşağıya bir rüya gibi görünüyorsun
(Let’s go)
– (Hadi gidelim)
Might find a little heaven in the headlights
– Farlarda küçük bir cennet bulabilir
Way out there under the pines
– Çamların altında bir yol var
Yeah, we could pull an up all nighter (yeah)
– Evet, bütün gece Yukarı çekebiliriz (Evet)
And you can be my shotgun rider
– Ve sen benim av tüfeğim olabilirsin
Yeah
– Evet

Virginia To Vegas & NOTD – Malibu İngilizce Sözleri Türkçe Anlamları

I must’ve called ya
– Seni aramış olmalıyım.
Called ya 30 times
– Seni 30 kez aradım
Need you to pick up
– Alman gerek
Before I lose my mind
– Aklımı kaybetmeden önce
Because I want ya
– Çünkü seni istiyorum.
I want ya in my life
– Hayatımda seni istiyorum
And I still miss you when I think about that time
– Ve o zamanı düşündüğümde hala seni özlüyorum

We went down to Malibu, ooh-ooh
– Malibu’ya gittik, ooh-ooh
In my BMW, ooh-ooh
– BMW’MDE, ooh-ooh
I didn’t care about the view, ooh-ooh
– Manzara umurumda değildi, ooh-ooh
All I could do was look at you, ooh-ooh
– Tek yapabildiğim sana bakmaktı, ooh-ooh

In your scuffed up chucks with your hair tied back
– İçinde senin scuffed Yukarı chucks ile senin saç bağlı geri
In a white tank top and your nails jet black
– Beyaz bir tank top ve tırnaklarınızı siyah jet
Had a Louis V bag and an XO tat
– Bir Louis V çanta ve bir XO tat vardı
Just me and you
– Sadece ben ve sen
Your sky blue eyes, I could die inside
– Gök mavisi gözlerin, içinde ölebilirim
Wanna dive right in, fuck it, I just might
– Hemen dalmak istiyorum, siktir et, sadece yapabilirim
When I’m here with you, everything’s alright
– Burada seninleyken, her şey yolunda
In Malibu (in Malibu)
– Malibu’da (Malibu’da)

I should’ve told ya
– Sana söylemeliydim
Told ya every time
– Her zaman söylemiştim
That you were perfect
– Mükemmel olduğunu
‘Cause you’re still perfect in my mind
– Çünkü aklımda hala mükemmelsin .
And I still want ya, want ya
– Ve hala seni istiyorum, seni istiyorum
Want ya in my life
– Seni hayatımda istiyorum
And I still miss you when I think about that time
– Ve o zamanı düşündüğümde hala seni özlüyorum

We went down to Malibu, ooh-ooh
– Malibu’ya gittik, ooh-ooh
In my BMW, ooh-ooh
– BMW’MDE, ooh-ooh
I didn’t care about the view, ooh-ooh
– Manzara umurumda değildi, ooh-ooh
All I could do was look at you, ooh-ooh
– Tek yapabildiğim sana bakmaktı, ooh-ooh

In your scuffed up chucks with your hair tied back
– İçinde senin scuffed Yukarı chucks ile senin saç bağlı geri
In a white tank top and your nails jet black
– Beyaz bir tank top ve tırnaklarınızı siyah jet
Had a Louis V bag and an XO tat
– Bir Louis V çanta ve bir XO tat vardı
Just me and you
– Sadece ben ve sen
Your sky blue eyes, I could die inside
– Gök mavisi gözlerin, içinde ölebilirim
Wanna dive right in, fuck it, I just might
– Hemen dalmak istiyorum, siktir et, sadece yapabilirim
When I’m here with you, everything’s alright
– Burada seninleyken, her şey yolunda
In Malibu (in Malibu)
– Malibu’da (Malibu’da)

Malibu, ooh-ooh (Malibu, ooh-ooh)
– Malibu, ooh-ooh (Malibu, ooh-ooh)
Malibu, ooh-ooh (Malibu, ooh-ooh)
– Malibu, ooh-ooh (Malibu, ooh-ooh)

We went down to Malibu, ooh-ooh
– Malibu’ya gittik, ooh-ooh
In my BMW, ooh-ooh
– BMW’MDE, ooh-ooh
I didn’t care about the view, ooh-ooh
– Manzara umurumda değildi, ooh-ooh
All I could do was look at you, ooh-ooh
– Tek yapabildiğim sana bakmaktı, ooh-ooh