İngilizce Türkçe Sözlük







28 Şubat 2018 Çarşamba

Maroon 5 – Girls Like You (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 2

Spent 24 hours, I need more hours with you

24 saat harcadım, seninle daha fazla saate ihtiyacım var

You spent the weekend getting even, ooh

Sen de haftasonunu harcadın eşitledin

We spent the late nights making things right between us

Aramızdaki şeyleri düzeltmek için gece geç saatleri harcadık

But now it’s all good, babe

Ama şimdi her şey yolunda bebeğim

Roll that back wood, babe

Backwood’u (sigara markası) sar bebeğim

And play me close

Ve benimle yakın oyna

‘Cause girls like you run ’round with guys like me

Çünkü senin gibi kızlar benim gibi adamlarla takılırlar

‘Til sun down when I come through

Güneş batana kadar başarıyorum

I need a girl like you, yeah yeah

Senin gibi bir kıza ihtiyacım var, evet 

Girls like you love fun, and yeah, me too

Senin gibi kızlar eğlenmeyi sever, ve evet, ben de severim

What I want when I come through

İstediğim şey başardığımda

I need a girl like you, yeah yeah

Senin gibi bir kıza ihtiyacım var, evet 

I need a girl like you, yeah yeah

Senin gibi bir kıza ihtiyacım var, evet 

I need a girl like you

Senin gibi bir kıza ihtiyacım var, evet 

I spent last night on the last flight to you

Dün geceyi sana giden son uçuşta geçirdim

Took a whole day up tryna get way up, ooh

Tüm günümü aldı mutlu olup hiçbir şeyi takmamaya çalışmak

We spent the daylight tryna make things right between us

Gün ışığını harcadık aramızdaki şeyleri düzeltmeye çalışarak

But now it’s all good, babe

Ama şimdi her şey yolunda bebeğim

Roll that back wood, babe

Backwood’u (sigara markası) sar bebeğim

And play me close

Ve benimle yakın oyna

‘Cause girls like you run ’round with guys like me

Çünkü senin gibi kızlar benim gibi adamlarla takılırlar

‘Til sun down when I come through

Güneş batana kadar başarıyorum

I need a girl like you, yeah yeah

Senin gibi bir kıza ihtiyacım var, evet 

Girls like you love fun, and yeah, me too

Senin gibi kızlar eğlenmeyi sever, ve evet, ben de severim

What I want when I come through

İstediğim şey başardığımda

I need a girl like you, yeah yeah

Senin gibi bir kıza ihtiyacım var, evet 

I need a girl like you, yeah yeah

Senin gibi bir kıza ihtiyacım var, evet 

I need a girl like you, yeah yeah

Senin gibi bir kıza ihtiyacım var, evet 

I need a girl like you, yeah yeah

Senin gibi bir kıza ihtiyacım var, evet 

I need a girl like you

Senin gibi bir kıza ihtiyacım var 

Maybe it’s 6:45

Belki saat 6:45’tir

Maybe I’m barely alive

Belki zar zor yaşıyorumdur

Maybe you’ve taken my shit for the last time

Belki derdimi son kez çekiyorsundur 

Maybe I know that I’m drunk

Belki sarhoş olduğumu biliyorumdur

Maybe I know you’re the one

Belki senin doğru kişi olduğunu biliyorumdur

Maybe you’re thinking it’s better if you drive

Belki senin sürmenin daha iyi olacağını düşünüyorsundur

‘Cause girls like you run ’round with guys like me

Çünkü senin gibi kızlar benim gibi adamlarla takılırlar

‘Til sun down when I come through

Güneş batana kadar başarıyorum

I need a girl like you, yeah yeah

Senin gibi bir kıza ihtiyacım var, evet 

Girls like you love fun, and yeah, me too

Senin gibi kızlar eğlenmeyi sever, ve evet, ben de severim

What I want when I come through

İstediğim şey başardığımda

I need a girl like you, yeah yeah

Senin gibi bir kıza ihtiyacım var, evet 

I need a girl like you, yeah yeah

Senin gibi bir kıza ihtiyacım var, evet 

I need a girl like you

Senin gibi bir kıza ihtiyacım var, evet 

Leona Lewis – A Moment Like This (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 18

A Moment Like This (Böyle Bir An)

What if I told you it was all meant to be
Sana ne söylediysem bu sana tüm demek istediğim
Would you believe me?
Bana inanır mısın?
Would you agree?
Katılıyor musun?
It’s almost that feeling that we’ve met before
Bu neredeyse daha önce tanışmışız gibi hissettiriyor
So tell me that you don’t think I’m crazy
Bu yüzden bana çılgın olduğumu düşünmediğimi söyle
When I tell you that love has come here and now
Sana bunu söylediğim zaman aşk buraya geliyor ve şimdi

A moment like this
Bunun gibi bir an
Some people wait a lifetime for a moment like this
Bazı insanlar bunun gibi bir an için bir ömür bekliyor
Some people search forever for that one special kiss
Bazı insanlar sonsuza dek bu özel öpücüğu arıyor
Oh, I can’t believe it’s happening to me
Bunun başıma geldiğine inanamıyorum
Some people wait a lifetime for a moment like this
Bazı insanlar bunun gibi bir an için bir ömür bekliyor

Everything changes, but beauty remains
Her şey değişiyor, ama güzel izler
Somethings so tender, I can’t explain
Bazıları çok hasas, açıklayamıyorum
Oh, well I may be dreaming, but ’til I awake
Peki, hayal kuruyor olabilirim ama uyanana kadar
Can’t we make this dream last forever
Bu rüyayı sonsuza dek sürdürebilir miyiz
And I cherish all the love that we shared
Ve paylaştığımız bütün aşkı beslerim

A moment like this
Bunun gibi bir an
Some people wait a lifetime for a moment like this
Bazı insanlar bunun gibi bir an için bir ömür bekliyor
Some people search forever for that one special kiss
Bazı insanlar sonsuza dek bu özel öpücüğu arıyor
Oh, I can’t believe it’s happening to me
Bunun başıma geldiğine inanamıyorum
Some people wait a lifetime for a moment like this
Bazı insanlar bunun gibi bir an için bir ömür bekliyor

Could this be the greatest love of all?
Bu herkesin en büyük aşkı olabilir mi?
I wanna know that you will catch me when I fall
Düştüğümde beni tutacağını bilmek istiyorum
So let me tell you this…
Yani sana bunu söylememe izin ver

A moment like this
Bunun gibi bir an
Some people wait a lifetime for a moment like this
Bazı insanlar bunun gibi bir an için bir ömür bekliyor
Some people search forever for that one special kiss
Bazı insanlar sonsuza dek bu özel öpücüğu arıyor
Oh, I can’t believe it’s happening to me
Bunun başıma geldiğine inanamıyorum
Some people wait a lifetime for a moment like this
Bazı insanlar bunun gibi bir an için bir ömür bekliyor

A moment like this
Bunun gibi bir an
Some people wait a lifetime for a moment like this
Bazı insanlar bunun gibi bir an için bir ömür bekliyor
Some people search forever for that one special kiss
Bazı insanlar sonsuza dek bu özel öpücüğu arıyor
Oh, I can’t believe it’s happening to me
Bunun başıma geldiğine inanamıyorum
Some people wait a lifetime for a moment like this
Bazı insanlar bunun gibi bir an için bir ömür bekliyor

Ruth Lorenzo – My Last Song (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 16

My Last Song (Son Şarkım)

If this was my last song
Eğer bu bizim son şarkımız olsaydı
Would you know that it’s for us?
Bunun bizim için olduğunu bilir miydin?
Would you recognize the words I’m gonna sing?
Söylediğim sözcükleri fark eder miydin?
Would you ever let it stop?
Hiç durmasına izin verir miydin?

If this was my last song
Eğer bu benim son şarkım olsaydı
Would you know that it’s for you?
Senin için olduğunu bilir miydin?
The same as every other one I wrote before
Önce yazdıklarım gibi
Would you hear every word as true?
Bütün sözcükleri doğru duyuyor musun?

If you got somethin’ to tell me, then tell me
Eğer bana söyleyecek bir şeyin varsa, sonra söyle
‘Cause I’m telling you we’re running, we’re running out of time
Çünkü ben biz kaçarken söylüyorum, zamandan kaçıyoruz

If this was my last song
Eğer bu benim son şarkım olsaydı
Before I fall asleep
Uyumadan önce
Before they lay me down in the bed that we made
Beni yatağımıza yatırmadan önce
Before it’s history
Tarihten önce
There’s a thousand words to say
Söyleyecek bin kelime var
But only three to keep
Ancak sadece üç kişi
The details wash away on the pavement like the rain
Detaylar kaldırımda yağmur gibi yıkanır
Now I know what’s left to say
Şimdi ne söylemeyeceğini bıraktığını biliyorum
If this was my last song…
Eğer bu benim son şarkım olsaydı

I’d apologise for being me
Ben olduğum için özür dilerim
The wrinkles printed on your face
Yüzüne kırışıklıklar çıkmış
That everytime you ride a wave out on the sea
Denizde her dalga çıktığında
You want to feel me underneath
Beni altında hissetmek istiyorsun

If you got somethin’ to tell me, then tell me
Eğer bana söyleyecek bir şeyin varsa, sonra söyle
‘Cause I’m telling you we’re running, we’re running out of time
Çünkü ben biz kaçarken söylüyorum, zamandan kaçıyoruz

If this was my last song
Eğer bu benim son şarkım olsaydı
Before I fall asleep
Uyumadan önce
Before they lay me down in the bed that we made
Beni yatağımıza yatırmadan önce
Before it’s history
Tarihten önce
There’s a thousand words to say
Söyleyecek bin kelime var
But only three to keep
Ancak sadece üç kişi
The details wash away on the pavement like the rain
Detaylar kaldırımda yağmur gibi yıkanır
Now I know what’s left to say
Şimdi ne söylemeyeceğini bıraktığını biliyorum

If you got something to tell me, then tell me
Eğer bana söyleyecek bir şeylerin varsa, sonra söyle
It feels like we’re just running, we’re running, we’re running
Bu sadece kaçıyormuşuz gibi hissettirir, kaçıyoruz, kaçıyoruz
Oh, so if you’ve got something to tell me, tell me
Bu yüzden eğer bana söyleyecek bir şeylerin varsa, söyle bana
We’re running out of time
Biz zamanın dışına koşuyoruz

Cause this was my last song
Çünkü bu benim son şarkım olsaydı
Before I fall asleep
Uyumadan önce
Before they lay me down in the bed that we made
Beni yatağımıza yatırmadan önce
Before it’s history
Tarihten önce
There’s a thousand words to say
Söyleyecek bin kelime var
But only three to keep
Ancak sadece üç kişi
The details wash away on the pavement like the rain
Detaylar kaldırımda yağmur gibi yıkanır
Now I know what’s left to say
Şimdi ne söylemeyeceğini bıraktığını biliyorum

Cause this was my last song
Çünkü bu benim son şarkım olsaydı
Before I fall asleep
Uyumadan önce
Before they lay me down in the bed that we made
Beni yatağımıza yatırmadan önce
Before it’s history
Tarihten önce
There’s a thousand words to say
Söyleyecek bin kelime var
But only three to keep
Ancak sadece üç kişi
The details wash away on the pavement like the rain
Detaylar kaldırımda yağmur gibi yıkanır
Now I know what’s left to say
Şimdi ne söylemeyeceğini bıraktığını biliyorum
If this is my last song
Eğer bu benim son şarkımsa
‘Cause this is my last song
Çünkü bu benim son şarkım

27 Şubat 2018 Salı

Lewis Capaldi – Lost On You (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 4

Lately I’m getting lost on you

Son zamanlarda sende kayboluyorum

You got me doing things I never thought I’d do

Bana asla yapmayacağımı düşündüğüm şeyleri yaptırıyorsun

Never spent so long on a losing battle

Kaybettiğim bir savaşta hiç bu kadar vakit harcamamıştım

But lately giving up don’t seem to matter

Ama son zamanlarda pes etmenin hiç önemi yok

Everyday I’m a slave to the heartache

Her gün kalp ağrısının kölesiyim

And you’re wasting away every night

Ve sen her geceyi tüketiyorsun

I don’t wanna leave you lonely

Seni yalnız bırakmak istemiyorum

But I’ve run out of love this time

Ama bu kez benim aşkım tükendi

You know that I adore you

Seni taptığımı biliyorsun

Though I couldn’t give enough

Buna rağmen sana yeterince veremiyorum

Hope you’ll be safe in the arms of another

Umarım başkasının kollarında güvende olursun

‘Cause I can’t take the weight of your love

Çünkü senin aşkının yükünü kaldıramıyorum

Lately I’m getting lost on you

Son zamanlarda sende kayboluyorum

I tore your world apart like it was nothing new

Dünyanı parçaladım sanki bu yeni bir şey değilmiş gibi

Never bled so much when I didn’t have to

Zorunda kalmadığımda hiç bu kadar kanamamıştı 

I’ve given up on a life lived after

Sonra yaşanmış bir hayattan vazgeçtim

Everyday I’m a slave to the heartache

Her gün kalp ağrısının kölesiyim

And you’re wasting away every night

Ve sen her geceyi tüketiyorsun

I don’t wanna leave you lonely

Seni yalnız bırakmak istemiyorum

But I’ve run out of love this time

Ama bu kez benim aşkım tükendi

You know that I adore you

Seni taptığımı biliyorsun

Though I couldn’t give enough

Buna rağmen sana yeterince veremiyorum

Hope you’ll be safe in the arms of another

Umarım başkasının kollarında güvende olursun

‘Cause I can’t take the weight of your love

Çünkü senin aşkının yükünü kaldıramıyorum

I had a hold on your soul

Senin ruhuna tutuyordum

But I lost my grip, let you go

Ama artık üstesinden gelemedim, gitmene izin verdim

I should’ve carried us both

İkimizi de taşımalıydım

Everyday I’m a slave to the heartache

Her gün kalp ağrısının kölesiyim

And you’re wasting away every night

Ve sen her geceyi tüketiyorsun

I don’t wanna leave you lonely

Seni yalnız bırakmak istemiyorum

But I’ve run out of love this time

Ama bu kez benim aşkım tükendi

You know that I adore you

Seni taptığımı biliyorsun

Though I couldn’t give enough

Buna rağmen sana yeterince veremiyorum

Hope you’ll be safe in the arms of another

Umarım başkasının kollarında güvende olursun

‘Cause I can’t take the weight of your love

Çünkü senin aşkının yükünü kaldıramıyorum

26 Şubat 2018 Pazartesi

Imagine Dragons – Dancing In The Dark (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 1

Don’t throw my name ’round here like that
You could get us in some trouble
Talking that way and
Monday you got me, that’s a fact
You could get me in some trouble
Talking that way and
I don’t need nobody

Adımı ağzına öyle her yerde alma
Başımızı belaya sokabilirsin
Bu şekilde konuşarak ve
Pazartesi beni avladın, bu bir gerçek
Başımızı belaya sokabilirsin
Bu şekilde konuşarak ve
Ben kimseye muhtaç değilim

If you ever wanna join me baby, I’ll be dancing in the dark
If you ever wanna join me baby, I’ll be dancing in the dark

Eğer bana katılmak istersen bebeğim, karanlıkta dans ediyor olacağım
Eğer bana katılmak istersen bebeğim, karanlıkta dans ediyor olacağım

Dancing in the…
Join me
Dancing in the…
Join me baby
Dancing in the…
Join me baby

Dans ediyor…
Katıl bana
Dans ediyor…
Katıl bana
Dans ediyor…
Katıl bana

Most days I’m keeping to myself, living in my little bubble
Pushing my weight and moving my body through the sea
You could come join with me
Moving like the weekend
I don’t need nobody

Çoğu gün kendi halimde takılırım, kendi küçük dünyamda yaşarım
Kafayı buluyor ve denizin içinden geçiriyorum bedenimi
Bana gelip eşlik edebilirsin
Hafta sonuymuş gibi
Kimseye muhtaç değilim

If you ever wanna join me baby, I’ll be dancing in the dark
If you ever wanna join me baby, I’ll be dancing in the dark

Eğer bana katılmak istersen bebeğim, karanlıkta dans ediyor olacağım
Eğer bana katılmak istersen bebeğim, karanlıkta dans ediyor olacağım

Dancing in the…
Join me
Dancing in the…
Join me baby
Dancing in the…
Join me baby
Dancing in the…
Join me baby

Dans ediyor…
Katıl bana
Dans ediyor…
Katıl bana
Dans ediyor…
Katıl bana
Dans ediyor…
Katıl bana

If you ever wanna join me baby, I’ll be dancing in the dark
Dancing in the, join me baby
If you ever wanna join me baby, I’ll be dancing in the dark
Baby
Dancing in the, baby

Eğer bana katılmak istersen bebeğim, karanlıkta dans ediyor olacağım
Dans ediyorum, katıl bana bebeğim
Eğer bana katılmak istersen bebeğim, karanlıkta dans ediyor olacağım
Bebeğim
Dans ediyorum,bebeğim

Imagine Dragons – Start Over (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 4

Clenched teeth, no words
All this distance taking its toll
Speaking volumes
Silence screaming over your words

Kenetlenmiş dişler, ağzı bıçak açmıyor
Tüm bu mesafe durumu daha da kötüleştiriyor
Bakışların konuşuyor
Sessizlik kelimelerini haykırıyor

I never did you right, I know that
Too many sleepless nights, I own that
I said it time and time, I know that
I wanna try again

Sana hak ettiğin gibi davranmadım biliyorum
Çok fazla uykusuz geceler oldu, kabul ediyorum
Bunu tekrar tekrar söylüyorum biliyorum
Tekrar denemek istiyorum

Can we start over?
Can we start over?
Can we start over
Before it’s over, over?

Baştan başlayabilir miyiz?
Baştan başlayabilir miyiz?
Baştan başlayabilir miyiz?
Bitmeden önce, bitti mi?

Cold nights, cold sheets
One more lonely empty hotel room
What I’d give to
Find my way back into you

Issız geceler, soğuk nevresimler
Kimsesiz boş bir otel odası daha
Nelerimi vermezdim
Sana geri gelen yolları bulabilmek için

I never did you right, and I know that
Too many sleepless nights, I own that
I said it time and time, I know that
I wanna try again

Sana hak ettiğin gibi davranmadım biliyorum
Çok fazla uykusuz geceler oldu, kabul ediyorum
Bunu tekrar tekrar söylüyorum biliyorum
Tekrar denemek istiyorum

Can we start over?
Can we start over?
Can we start over
Before it’s over, over?
Can we start over?
Can we get closer?
Can we start over
Before it’s over, over?

Baştan başlayabilir miyiz?
Baştan başlayabilir miyiz?
Baştan başlayabilir miyiz?
Bitmeden önce, bitti mi?
Baştan başlayabilir miyiz?
Baştan başlayabilir miyiz?
Baştan başlayabilir miyiz?
Bitmeden önce, bitti mi?

Come alive, come alive, come alive again
Come alive, come alive, come alive again
Come alive, come alive, come alive again
Come alive, come alive, come alive again

Hayat bul, hayat bul, tekrar hayat bul
Hayat bul, hayat bul, tekrar hayat bul
Hayat bul, hayat bul, tekrar hayat bul
Hayat bul, hayat bul, tekrar hayat bul

Can we start over?
Can we start over?
Can we start over
Before it’s over, over?
Can we start over?
Can we get closer?
Can we start over
Before it’s over, over?

Baştan, baştan başlayabilir miyiz?
Baştan başlayabilir miyiz?
Baştan başlayabilir miyiz?
Bitmeden önce, bitti mi?
Baştan başlayabilir miyiz?
Baştan başlayabilir miyiz?
Baştan başlayabilir miyiz?
Bitmeden önce, bitti mi?

Delta Goodrem – The River (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 12

The River (Nehir)

Preacher, take me down
Vaiz beni götür
Take me down the river, river
Vaiz beni nehre götür*

It’s not what I had planned when I was walking in
İçeri yürüdüğümde bu planladığım değildi
I didn’t know what I’d see, stepping through the door
Kapıdan adım attığımda ne göreceğimi bilmiyordum
Their clothes were on the floor
Onların kıyafetleri yerdeydi
Was something like a bad dream
Bir şeyler sanki kötü bir rüya gibiydi

And then in just a blink, before I could think
Ve sonra göz kırptığında, düşünebildiğimden önce
I didn’t know what happened
Ne olduğunu bilmiyordum
All I knew was this
Bütün bildiğim buydu
How could he commit, a crime against our passion?
O nasıl bu suçu işleyebildi, tutkumuza karşı suç mu var?

Oh, the moment that I saw them kiss
Onların öpüştüğünü gördüğüm an
Oh, I knew it had to end like this
Böyle bitmek zorunda olduğunu biliyordum

Preacher, take me down
Vaiz, beni götür
Take me down the river, river
Beni nehre götür, nehre
I couldn’t help myself
Kendime yardım edemezdim
When I saw him with her, with her
Onu gördüğümde, onunla
I took that loaded gun
Bu doldurulmuş silahı aldım
Forgive what I have done
Yaptığımı affet
So preacher, take me down
Bu yüzden vaiz, beni götür
Take me down the river, river
Beni nehre götür, nehre
(river, river)
(nehir, nehir)
(river, river)
(nehir, nehir)

The writing’s on the wall, but it was his fault
Böyle olacağını hissediyordum ama bu onun hatasıydı
How could anybody blame me
Beni nasıl suçlayabilirdi
I swear to tell the truth, and if you only knew
Gerçeği söylediğime yemin ederim, ve eğer sadece bilseydin
I swear, you’d do the same thing
Yemin ederim sen de aynı şeyi yapardın

Oh, if you give me one more chance
Eğer bana bir şey daha verseydin
Oh, I’ll never shoot him down again so…
Onu asla vurmazdım bu yüzden…

Preacher, take me down
Vaiz, beni götür
Take me down the river, river
Beni nehre götür, nehre
I couldn’t help myself
Kendime yardım edemezdim
When I saw him with her, with her
Onu gördüğümde, onunla
I took that loaded gun
Bu doldurulmuş silahı aldım
Forgive what I have done
Yaptığımı affet
So preacher, take me down
Bu yüzden vaiz, beni götür
Take me down the river, river
Beni nehre götür, nehre
(river, river)
(nehir, nehir)
(river, river)
(nehir, nehir)

Take me down
Beni götür
Take me down
Beni götür
Take me down
Beni götür
River, river
Nehre, nehre
Take me down
Beni götür

Preacher, take me down
Vaiz, beni götür
Take me down the river, river
Beni nehre götür, nehre
I couldn’t help myself
Kendime yardım edemezdim
When I saw him with her, with her
Onu gördüğümde, onunla
I took that loaded gun
Bu doldurulmuş silahı aldım
Forgive what I have done
Yaptığımı affet
So preacher, take me down
Bu yüzden vaiz, beni götür
Take me down the river, river
Beni nehre götür, nehre
(river, river)
(nehir, nehir)
(river, river)
(nehir, nehir)

I took that loaded gun
Bu doldurulmuş silahı aldım
Forgive what I have done
Yaptığımı affet
So preacher, take me down
Bu yüzden vaiz, beni götür
Take me down the river, river
Beni nehre götür, nehre

25 Şubat 2018 Pazar

Marina and the Diamonds – Solitaire (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 6

Solitaire (Kağıt Oyunu)

Don’t wanna talk anymore
Artık konuşmak istemiyorum
I’m obsessed with silence
Sessizlikle takıntılıyım
I go home and I lock my door
Eve gittim ve kapımı kilitledim
I can hear the sirens
Deniz kızlarını duyabiliyorum

I see buildings and bars from the window
Pencereden binaları ve barları görüyorum
And I listen to the wind blow
Ve rüzgarın uğultusunu dinliyorum
I see people and cars covered in gold
İnsanları ve altın kaplı arabaları görüyorum
And I’m happy to be on my own
Ve kendi başıma olduğum için mutluyum

Hard like a rock, cold like stone
Kaya gibi sert, taş gibi soğuk
White like a diamond, black like coal
Elmas gibi beyaz, kömür gibi kara
Cut like a jewel, yeah I repair
Mücevher gibi kes, evet tamir ettim
Myself when you’re not there
Kendimi, sen burada değilken

Solitaire
Kağıt oyunu
Something you consider rare
Bazı şeyleri nadiren görürsün
I don’t wanna be compared
Karşılaştırılmak istemedim
With that cheap shimmer and glitter
Bu ucuz parıltı ve simle
Solitaire
Kağıt oyunu

I’m in love with the ice-blue, gray skies of England
Buz mavisine aşığım, İngiltere’nin gri gökyüzüne
I’ll admit, all I wanna do is get drunk and silent
Kabul edeceğim, bütün istediğim sarhoş olmak ve sessizlik
Watch my life unfold all around me
Hayatımın her tarafıma açıldığını izle
Like a beautiful garden
Güzel bir bahçe gibi
I see flowers so tall, they surround me
Çiçekleri çok uzun gördüm, onlar beni kuşattı
Oh my heart, it became so hardened
Ah kalbim, o çok katılaştı

Hard like a rock, cold like stone
Kaya gibi sert, taş gibi soğuk
White like a diamond, black like coal
Elmas gibi beyaz, kömür gibi kara
Cut like a jewel, yeah I repair
Mücevher gibi kes, evet tamir ettim
Myself when you’re not there
Kendimi, sen burada değilken

Solitaire
Kağıt oyunu
Something you consider rare
Bazı şeyleri nadiren görürsün
I don’t wanna be compared
Karşılaştırılmak istemedim
With that cheap shimmer and glitter
Bu ucuz parıltı ve simle
Solitaire
Kağıt oyunu

And all the other jewels around me
Ve etrafımdaki bütün diğer mücevherler
They astounded me at first
İlk sefer onlar hayrete düştü
I covered up my heart in boundaries
Kalbimi sınırlarla kapattım
And all the fakes, they called me cursed
Ve bütün sahteler, onlar bana lanetli dediler
But I’m not cursed, I’m not cursed
Ama ben lanetli değilim, ben lanetli değilim
I was just covered in dirt, dirt, dirt, dirt
Ben sadece pislikle kaplanmıştım, pislik, pislik, pislik, pislik

Solitaire
Kağıt oyunu
Something you consider rare
Bazı şeyleri nadiren görürsün
I don’t wanna be compared
Karşılaştırılmak istemedim
With that cheap shimmer and glitter
Bu ucuz parıltı ve simle
Solitaire
Kağıt oyunu

Hm
Solitaire
Kağıt oyunu
Hm
Solitaire
Kağıt oyunu
Hm
Solitaire
Kağıt oyunu
Hm
Solitaire

Kağıt oyunu

Two Feet – I Feel Like I’m Drowning (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 2

You keep dreaming and dark scheming

Sen hayaller kuruyor ve karanlık planlar yapıyorsun

Yeah, you do

Evet, yapıyorsun

You’re a poison and I know that is the truth

Sen bir zehirsin ve bunun doğru olduğunu ben biliyorum

All my friends think you’re vicious

Tüm dostlarım senin kötü niyetli olduğunu düşünüyor

And they say you’re suspicious

Ve senin şüphe uyandırdığını söylüyorlar

You keep dreaming and dark scheming

Sen hayaller kuruyor ve karanlık planlar yapıyorsun

Yeah, you do

Evet, yapıyorsun

I feel like I’m drowning

Boğuluyor gibi hissediyorum

I’m drowning

Boğuluyorum

You’re holding me down and

Beni aşağıda tutuyorsun ve

Holding me down

Aşağıda tutuyorsun

You’re killing me slow

Beni yavaşça öldürüyorsun

So slow, oh-no

Çok yavaş

I feel like I’m drowning

Boğuluyor gibi hissediyorum

I’m drowning

Boğuluyorum

You’re so plastic and that’s tragic

Öyle sahtesin ki ve bu trajik

Just for you

Sadece senin için

I don’t know what the hell you gonna do

Ne halt edeceksin bilmiyorum

When your looks start depleting

Bakışların tükenmeye başladığında 

And your friends all start leaving

Ve bütün arkadaşların gitmeye başladığında

You’re so plastic and that’s tragic

Öyle sahtesin ki ve bu trajik

Just for you

Sadece senin için

I feel like I’m drowning

Boğuluyor gibi hissediyorum

I’m drowning

Boğuluyorum

You’re holding me down and

Beni aşağıda tutuyorsun ve

Holding me down

Aşağıda tutuyorsun

You’re killing me slow

Beni yavaşça öldürüyorsun

So slow, oh-no

Çok yavaş

I feel like I’m drowning

Boğuluyor gibi hissediyorum

I’m drowning

Boğuluyorum

My life’s okay

Benim hayatım yolunda

Yeah, just when you’re not around me

Evet, sadece sen etrafta değilken

My life’s okay

Hayatım yolunda

Just when you’re not around me

Sen etrafımda değilken

My life’s okay

Hayatım yolunda

Just when you’re not around me

Sen etrafımda değilken

My life’s okay

Hayatım yolunda

I feel like I’m drowning

Boğuluyor gibi hissediyorum

I’m drowning

Boğuluyorum

You’re holding me down and

Beni aşağıda tutuyorsun ve

Holding me down

Aşağıda tutuyorsun

You’re killing me slow

Beni yavaşça öldürüyorsun

So slow, oh-no

Çok yavaş

I feel like I’m drowning

Boğuluyor gibi hissediyorum

I’m drowning

Boğuluyorum

Two Feet – Love Is A Bitch (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 1

I’m flyin’, I’m flyin’ high like a bird

Uçuyorum, umuyorum yükseklerde bir kuş gibi

But my fluttering wings can’t keep you from pullin’ me down

Ama çırpınan kanatlarım alıkoymuyor beni aşağıya çekmenden

Your mama, your mama says I’m a fool

Annen, annen bir aptal olduğumu söylüyor

And yeah, maybe that’s true ’cause I can’t stop thinkin’ ’bout you

Ve evet belki bu doğrudur çünkü seni düşünmeden duramıyorum

I’m tryin’, I’m tryin’ not to forget my words

Deniyorum, deniyorum söyleyeceklerimi unutmamayı

‘Cause when I’m around you, I tend to keep changin’ my mind

Çünkü senin etrafımdayken fikrimi değiştirmeye meyilli oluyorum

I promised, I promised myself not to slip back into old habit

Söz verdim, söz verdim kendime eski alışkanlığıma geri dönmemeye dair

‘Cause heartbreak is savage and love is a bitch

Çünkü kalp kırılması acımasızdır ve aşk bir sürtüktür

Lea Michele – Hey You (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 1

Hey you

Hey sen

It’s really good to see you

Seni görmek çok güzel

I’ve got so much to tell you

Sana söylemem gereken çok şey var

But you should know I’m doing fine

Ama bilmelisin ki ben iyiyim

Hey you

Hey sen

Had a story to tell you

Sana anlatmam gereken bir hikaye var

But honestly I can’t even remember

Ama açıkçası hatırlamıyorum bile

Really doesn’t matter

Gerçekten önemli değil

Never seen you this happy

Seni hiç böyle mutlu görmedim

Never seen you so peaceful

Seni hiç böyle huzurlu görmedim

Even though you can’t hold me

Bana sarılamasan bile

Hurts you, hurts me, but you’re here

Senin canını yakıyor, benim canımı yakıyor, ama buradasın

When the days are getting dark

Günler karanlaştıkça

Nights are getting hard

Geceler zorlaşıyor

I see you

Seni görüyorum

And when I laugh until I cry

Ve ağlayana kadar güldüğümde

I don’t even know why I feel you

Seni neden hissettiğimi bile bilmiyorum

Hey you

Hey sen

Funny thing I found that old t-shirt we thought you lost it

Komiktir ki kaybettiğini sandığımız eski tişörtünü buldum

It’s still the softest

Hala en yumuşak o

You know it made me

Bilirsin bu bana

Put on your favorite Radio Head song

En sevdiğin Radio Head şarkısını açtırdı

It took me back to

Bu beni geçmişe götürdü

When we were driving down Laurel Canyon

Laurel Canyon’undan aşağıya arabayla gittiğimiz zamanları

And too fast you know you never slowed down

Ve çok hızlı gidiyorduk biliyorsun hiç yavaşlamadın

Final days were the hardest

Son günler en zoruydu

I didn’t think they would be your last

Senin son günlerin olacağını düşünmemiştim

Hope you know I forgive you

Umarım biliyorsundur seni affettiğimi

Give anything to get them back

Onları geri getirmek için her şeyi verirdim

But know that everything’s okay

Ama şimdi her şey iyi

I’m doing okay without you

Sensiz iyiyim

I know you had to go away

Biliyorum gitmen gerekiyordu

I’ll tell you everyday I miss you

Sana her gün söyleyeceğim seni özlediğimi

Hey you

Hey sen

I know you always liked to get the last words in

Biliyorum her zaman son cümleyi söylemeyi severdin

But before you go

Ama sen gitmeden önce

You should know

Bilmelisin ki

I love you more

Ben seni daha çok seviyorum

I said so

Öyle söyledim

Lea Michele – Heavy Love (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 14

Sailing on your sea, and I fell in

Senin denizinde açılıyorum, ve düşüyorum

Don’t know how to breathe, or how to swim

Nasıl nefes alacağımı bilmiyorum, ya da nasıl yüzeceğimi

Blinded by the dream, I wanna sleep

Rüya tarafından kör oldum, uyumak istiyorum

What you give to me, is what I need

Bana verdiğin şey, ihtiyacım olan şeydi

Dear lover, put another pill upon my tongue

Sevgili sevgilim, dilimin üstüne başka bir hap koy

Forever, wrap me in your heavy love

Sonsuza dek, beni ağır aşkınla sarmala

Dear lover, put another pill upon my tongue

Sevgili sevgilim, dilimin üstüne başka bir hap koy

Forever, wrap me in your heavy love

Sonsuza dek, beni ağır aşkınla sarmala

Heavy love

Ağır aşk

Underneath your sheets, I dissolve

Çarşaflarının altında, eridim

Safely in your heat, never cold

Sıcaklığınla güvende, asla üşümem

Dear lover, put another pill upon my tongue

Sevgili sevgilim, dilimin üstüne başka bir hap koy

Forever, wrap me in your heavy love

Sonsuza dek, beni ağır aşkınla sarmala

Dear lover, put another pill upon my tongue

Sevgili sevgilim, dilimin üstüne başka bir hap koy

Forever, wrap me in your heavy love

Sonsuza dek, beni ağır aşkınla sarmala

Heavy love

Ağır aşk

Dear lover, put another pill upon my tongue

Sevgili sevgilim, dilimin üstüne başka bir hap koy

Forever, wrap me in your heavy love

Sonsuza dek, beni ağır aşkınla sarmala

Dear lover, put another pill upon my tongue

Sevgili sevgilim, dilimin üstüne başka bir hap koy

Forever, wrap me in your heavy love

Sonsuza dek, beni ağır aşkınla sarmala

Heavy love

Ağır aşk

Heavy love

Ağır aşk

Heavy love

Ağır aşk

MISSIO – I Run To You (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

24 Şubat 2018 Cumartesi

Bea Miller – Burning Bridges (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 1

Burning Birdges (Yanan Köprüler)

I’ve been lonely, missing your body
Yalnızım, vücudunu özlüyorum
You’ve been out of touch, you’re so far away
Dokunulduktan sonra, sen çok uzaktasın
Wishing you would tell me you’re sorry
Bana üzgün olduğunu söylemeni diliyorum
And you know you made a big mistake
Ve büyük bir hata yaptığını biliyorsun
Close my eyes and try to forget you
Gözlerimi kpatıyorum ve seni unutmayı deniyorum
Every time I do, I just see your face
Her yaptığımda, sadece senin yüzünü görüyorum
After all this shit that we’ve been through
Yaşadıklarımızın hepsinden sonra
Why are you so willing to walk away?
Neden gitmeye çok isteklisin?

I don’t know why I stick around to watch you burn our bridges down
Neden bilmiyorum, etrafta dolanırken köprülerimizi yakışını izliyorum
I can’t help it that I need you (need you)
Buna yardım edemiyorum, sana ihtiyacım var (ihtiyacım var)
I can’t help it that I need you (need you)
Buna yardım edemiyorum, sana ihtiyacım var (ihtiyacım var)
Now I’m drowning underneath the water that was under me
Şimdi altımdaki suyun altında boğuluyorum
I’m still screaming that I need you (need you)
Bunu hala bağırıyorum, sana ihtiyacım var (ihtiyacım var)
(I can’t help it that I need you)
(Buna yardım edemiyorum, sana ihtiyacım var)

[Post-Chorus]
Burn the bridges, burn them down, down, down, down, down
Köprüleri yak, onları yak, yak, yak, yak, yak
Burn the bridges, burn them down, down, down, down, down, down
Köprüleri yak, onları yak, yak, yak, yak, yak

You left me with a craving I can’t fill
Beni özlemle bıraktın, dolduramıyorum
Got me wondering what I had yesterday
Dün neye sahiptim merak ediyorum
Tell everyone I’m fine, but I’m still
Herkese iyi olduğumu söyle, ama ben hala
Sitting here, choking on the aftertaste
Burada oturuyorum, ağzımda kalan tatta boğuluyorum

Can’t stay away from you, I try, I try
Senden uzak duramıyorum, deniyorum, deniyorum
But you got a grip on my mind
Ama kafamda bir idrak var

I don’t know why I stick around to watch you burn our bridges down
Neden bilmiyorum, etrafta dolanırken köprülerimizi yakışını izliyorum
I can’t help it that I need you (need you)
Buna yardım edemiyorum, sana ihtiyacım var (ihtiyacım var)
I can’t help it that I need you (need you)
Buna yardım edemiyorum, sana ihtiyacım var (ihtiyacım var)
Now I’m drowning underneath the water that was under me
Şimdi altımdaki suyun altında boğuluyorum
I’m still screaming that I need you (need you)
Bunu hala bağırıyorum, sana ihtiyacım var (ihtiyacım var)
(I can’t help it that I need you)
(Buna yardım edemiyorum, sana ihtiyacım var)

[Post-Chorus]
Burn the bridges, burn them down, down, down, down, down
Köprüleri yak, onları yak, yak, yak, yak, yak
Burn the bridges, burn them down, down, down, down, down, down
Köprüleri yak, onları yak, yak, yak, yak, yak

Can’t stay away from you, I try, I try
Senden uzak duramıyorum, deniyorum, deniyorum
But you got a grip on my mind
Ama kafamda bir idrak var

Now I’m drowning underneath the water that was under me
Şimdi altımdaki suyun altında boğuluyorum
I’m still screaming that I need you (need you)
Bunu hala bağırıyorum, sana ihtiyacım var (ihtiyacım var)
(I can’t help it that I need you)
(Buna yardım edemiyorum, sana ihtiyacım var)

Burn the bridges, burn them down
Köprüleri yak, onları yak
Burn the bridges, burn them down
Köprüleri yak, onları yak
Burn the bridges, burn them down, down, down, down, down
Köprüleri yak, onları yak, yak, yak, yak, yak
Burn the bridges, burn them down, down, down, down, down, down
Köprüleri yak, onları yak, yak, yak, yak, yak

Bea Miller – Song Like You (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 9

Song Like You (Senin Gibi Şarkı)

Do do do do do do do
Yap yap yap yap yap yap

A song like you
Senin gibi bir şarkı
Is a ripple of the waves
Bu dalgaların dalgalanması mı
That rises to a hurricane
Sonra hortuma yükseldi
Oh woah oh oh, oh woah oh
A song like you is a whispered lullaby
Senin gibi bir şarkı fısıldanan ninnidir
That’s drowned out by a baby’s cry
Bebeğin ağlamasıyla boğuldu
Oh woah oh oh, oh woah oh

A song like you would never tell me the truth
Senin gibi bir şarkı bana asla gerçekleri söylemeyecek
It would turn me on, break me down, make me feel like there is nothing outside this room
Beni döndürecekti, beni kıracaktı, bu odanın dışında hiçbir şey yokmuş gibi hissettirdin
A song like you would have me lost in my youth
Senin gibi bir şarkı bana gençliğimi kaybettirirdi
Oh, baby, a song like you
Bebek, senin gibi bir şarkı

I play it every night
Her gece bunu çalarım
I play it every night
Her gece bunu çalarım
A song like you
Senin gibi bir şarkıyı
A song like you
Senin gibi bir şarkıyı

A song like you is a ballet black swan dance
Senin gibi bir şarkı kuğu gölü balesi
That’s brought down by a shot-gun blast
Bu bir av tüfeği patlamasıyla aşağı indi
Oh woah oh oh, oh woah oh
If I wrote a song that was anything like you
Eğer senin gibi bir şarkı yazmışsam
It would turn from color into blue
Renkten maviye döner
Oh woah oh woah, oh woah

A song like you would never tell me the truth
Senin gibi bir şarkı bana asla gerçekleri söylemeyecek
It would turn me on, break me down, make me feel like there is nothing outside this room
Beni döndürecekti, beni kıracaktı, bu odanın dışında hiçbir şey yokmuş gibi hissettirdin
A song like you would have me lost in my youth
Senin gibi bir şarkı bana gençliğimi kaybettirirdi
Oh, baby, a song like you
Bebek, senin gibi bir şarkı

I play it every night
Her gece bunu çalarım
I play it every night
Her gece bunu çalarım
A song like you
Senin gibi bir şarkıyı
A song like you
Senin gibi bir şarkıyı

Can’t get you out my mind
Seni aklımdan atamıyorum
When I’m alone at night
Gecede yalnızken
I’ve been wasting so much time
Çok fazla zaman kaybediyorum
And it’s killing me inside
Bu beni içten öldürüyorum
A song like you
Senin gibi bir şarkı

I play it every night
Bunu her gece çalıyorum
A song like you (song like you)
Senin gibi bir şarkı (senin gibi bir şarkı)
I play it every night (every night)
Bunu her gece çalıyorum (her gece)
A song like you (song like you)
Senin gibi bir şarkı (senin gibi bir şarkı)
A song like you
Senin gibi bir şarkı

Delta Goodrem – Encore (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 11

Encore (İstek Parça)

Can you hear the sound of the silence (hush hush now)
Sessizliğin sesini duyabiliyor musun? (Şimdi sus)
The spotlight’s fading away (away, away, away)
Sahne ışıkları sönüyor (sönüyor, sönüyor, sönüyor)
Like a serenade of the quiet (drown it out)
Sessizlikte bir serenat gibi (Bastır)
The choir leaving the stage (stage, stage)
Koro sahneyi terk ediyor (sahne sahne)

Every time you took my breath away (I lost something inside)
Nefesimi her kestiğinde (İçimde bir şeyleri kaybediyorum)
Every time you threw me a bouquet (all the roses, they died)
Bana her bir buket attığında (bütün güller öldü)
So I think it’s time you walk away (the show is closing tonight)
Yani sanırım şimdi gitme zamanın (Şov bu gece bitiyor)
I think it’s time you walk away, way, way
Sanırım gitme zamanın, gitme, gitme

And don’t come back for the encore, the encore
Ve bir istek parça için geri dönme, istek parça
Don’t come back like you want more, you want more
Daha fazlasını istiyormuşsun gibi geri dönme, daha fazlasını istiyorsun
Can’t you see that the curtain is closed
Perdenin kapandığını göremiyor musun
And you can’t cut me open no more
Ve beni daha fazla kesemezsin
Don’t come back for the applause, the applause
Alkışlar için geri dönme, alkışlar
‘Cause I’m already long gone, I’m long gone
Çünkü zaten çoktan gittim, çoktan gittim
Can’t you see that the show is all over
Şovun tamamen bittiğini göremiyor musun
Confetti all over the floor
Bütün konfetiler yerde
But don’t come back for the encore
Ama istek parça için geri dönme
Don’t come back for the encore
İstek parça için geri dönme
Don’t come back for the encore
İstek parça için geri dönme
Don’t come back for the encore
İstek parça için geri dönme

Can you hear the beat of my heart go (boom boom boom)
Kalp atışımı duyabiliyor musun (boom boom boom)
But it’s not beating for you (for you, for you)
Ama senin için atmıyor (senin için, senin için)
Like a symphony in the dark, we lost our tune
Karanlıkta bir semfoni gibi, ezgimizi kaybettik
Don’t you think our time is through
Zamanımızın bittiğini düşünmüyor musun

Every time you took my breath away (I lost something inside)
Nefesimi her kestiğinde (İçimde bir şeyleri kaybediyorum)
Every time you threw me a bouquet (all the roses, they died)
Bana her bir buket attığında (bütün güller öldü)
So I think it’s time you walk away (the show is closing tonight)
Yani sanırım şimdi gitme zamanın (Şov bu gece bitiyor)
I think it’s time you walk away, way, way
Sanırım gitme zamanın, gitme, gitme

And don’t come back for the encore, the encore
Ve bir istek parça için geri dönme, istek parça
Don’t come back like you want more, you want more
Daha fazlasını istiyormuşsun gibi geri dönme, daha fazlasını istiyorsun
Can’t you see that the curtain is closed
Perdenin kapandığını göremiyor musun
And you can’t cut me open no more
Ve beni daha fazla kesemezsin
Don’t come back for the applause, the applause
Alkışlar için geri dönme, alkışlar
‘Cause I’m already long gone, I’m long gone
Çünkü zaten çoktan gittim, çoktan gittim
Can’t you see that the show is all over
Şovun tamamen bittiğini göremiyor musun
Confetti all over the floor
Bütün konfetiler yerde
But don’t come back for the encore
Ama istek parça için geri dönme
Don’t come back for the encore
İstek parça için geri dönme
Don’t come back for the encore
İstek parça için geri dönme
Don’t come back for the encore
İstek parça için geri dönme

Can you hear the sound of the silence
Sessizliğin sesini duyabiliyor musun
Hush hush now
Şimdi sus
Hush hush now
Şimdi sus

And don’t come back for the encore, the encore
Ve bir istek parça için geri dönme, istek parça
Don’t come back like you want more, you want more
Daha fazlasını istiyormuşsun gibi geri dönme, daha fazlasını istiyorsun
Can’t you see that the curtain is closed
Perdenin kapandığını göremiyor musun
And you can’t cut me open no more (you can’t cut me open no more, no no no no no no)
Ve beni daha fazla kesemezsin (Beni daha fazla kesemezsin, hayır hayır hayır hayır)
Don’t come back for the applause, the applause
Alkışlar için geri dönme, alkışlar
‘Cause I’m already long gone, I’m long gone (I’m long gone, long gone, long gone, yeah)
Çünkü zaten çoktan gittim, çoktan gittim (Çoktan gittim, çoktan gittim, çoktan gittim, evet)
Can’t you see that the show is all over
Şovun tamamen bittiğini göremiyor musun
Confetti all over the floor
Bütün konfetiler yerde
But don’t come back for the encore
Ama istek parça için geri dönme
Don’t come back for the encore
İstek parça için geri dönme
Don’t come back for the encore
İstek parça için geri dönme
Don’t come back for the encore
İstek parça için geri dönme

22 Şubat 2018 Perşembe

Marina and the Diamonds – Weeds (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 1

Weeds (Yabani Ot)

Could have filled a garden
Bir bahçe doldurabilirdim
With all the flowers that you gave me
Bana verdiğin tüm çiçeklerle
But none of them were ours
Ama onların hiçbiri bizim değildi
You know the problem with history
Geçmişle problemini biliyorsun
It keeps coming back like weed
Yabani ot gibi arkandan gelmeye devam ediyor
And when nothing feels enough
Ve hiçbir şey yeterli hissetirmediğinde
At least you taught me how to love
En azından bana nasıl sevileceğini öğrettin
How to love, love
Nasıl sevileceğini, sevileceğini
But he keeps growing back
Ama o büyümeye devam ediyor

Like weed
Yabani ot gibi
Baby, just open your eyes to see
Bebeğim, sadece görmek için gözlerini aç
He’s growing from inside me
O içimden büyüyor
And I just don’t know what I can do
Ve ben sadece ne yapabileceğimi bilmiyorum
I thought I cut him at the root
Onu kökten kesmeyi düşündüm
Like weeds
Yabancı ot gibi
Like weeds
Yabancı ot gibi
Like weeds
Yabancı ot gibi

I miss all of my exes
Bütün eski sevgililerimi özledim
They’re the only ones that know me
Onlar beni tanıyan tek kişiler
And God knows that sex is
Ve tanrı bilir ki seks
A way to feel a bit, a little bit less lonely
Biraz hissetmemk için bir yol, biraz daha yalnız
Yeah, I tried to keep it covered up
Evet, kapalı tutmayı denedim
Yeah, I thought I cut him at the root
Evet, onu kökten kesmeyi düşündüm
But now I think my time is up
Ama şimdi bence zamanım doldu
‘Cause he keeps growing back
Çünkü o büyümeye devam ediyor

Like weed
Yabani ot gibi
Baby, just open your eyes to see
Bebeğim, sadece görmek için gözlerini aç
He’s growing from inside me
O içimden büyüyor
And I just don’t know what I can do
Ve ben sadece ne yapabileceğimi bilmiyorum
I thought I cut him at the root
Onu kökten kesmeyi düşündüm

Like weeds
Yabancı ot gibi
Like weeds
Yabancı ot gibi
Like weeds
Yabancı ot gibi
Yeah, yeah
Evet, evet
Like weeds
Yabancı ot gibi
Like weeds
Yabancı ot gibi
Like weeds
Yabancı ot gibi
Yeah, yeah
Evet, evet

Baby, baby, baby, baby
Bebek, bebek, bebek, bebek

Like weeds
Yabancı ot gibi
Like weeds
Yabancı ot gibi
Like weeds
Yabancı ot gibi
Yeah, yeah
Evet, evet

Baby, baby, baby, baby
Bebek, bebek, bebek, bebek

Delta Goodrem In the Name of Love (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 7

In the Name of Love (Aşk Adına)

Started on the outside, worked my way in
Dışarıda başladı, benim yolumda çalıştı
Tracing the road to where it all begins
Yolun başlangıcına kadar izini sürdüm
Watching myself back, now I’ve finally got it
Kendimi geri istiyorum, sonunda sahibim
I’ve just felt so lost when I wasn’t honest
Dürüst olmadığım zaman sadece çok kayıp hissediyorum
But now
Ama şimdi

I’m standing on my feet, I’m saying how I feel
Ayaklarımın üstünde duruyorum, nasıl hissettiğimi söylüyorum
Fighting here for everything that’s real
Gerçek olan her şey için burada savaşıyorum
And even when it hurts, for all that I am worth
Ve acı çektiğinde bile, değer verdiğim her şey için
I’m fighting here for everything I feel
Hissettiğim her şey için savaşıyorum
In the name of love
Aşk adına
In the name of love
Aşk adına
In the name of love
Aşk adına
In the name of love
Aşk adına
In the name of love
Aşk adına
In the name of love
Aşk adına

They say all is fair in love and war
Aşkta ve savaşta hepsinin mübah olduğunu söylüyorlar
But nothing ever really is
Ancak hiçbir şey gerçek değil
With best intentions they can leave you torn
En iyi niyetlerle seni kopuk bırakabilirler
But baby that’s the way it is
Ama bebeğim bu böyle
Every choice in life may not be perfect
Hayattaki her seçim mükemmel olmayabilir
But in time we’ll find it’ll be forgotten yeah
Ama zamanla unutulmuşu bulacağız

I’m standing on my feet, I’m saying how I feel
Ayaklarımın üstünde duruyorum, nasıl hissettiğimi söylüyorum
Fighting here for everything that’s real
Gerçek olan her şey için burada savaşıyorum
And even when it hurts, for all that I am worth
Ve acı çektiğinde bile, değer verdiğim her şey için
I’m fighting here for everything I feel
Hissettiğim her şey için savaşıyorum
In the name of love
Aşk adına
In the name of love
Aşk adına
In the name of love
Aşk adına
In the name of love
Aşk adına
In the name of love
Aşk adına
In the name of love
Aşk adına

Ay ay ay oh oh

I tell it just the way it is
Sadece böyle olduğunu söyledim

Ay ay ay oh oh

I’m standing on my feet, I’m saying how I feel
Ayaklarımın üstünde duruyorum, nasıl hissettiğimi söylüyorum
Fighting here for everything that’s real
Gerçek olan her şey için burada savaşıyorum
And even when it hurts, for all that I am worth
Ve acı çektiğinde bile, değer verdiğim her şey için
I’m fighting here for everything I feel
Hissettiğim her şey için savaşıyorum
(In the name of love)
(Aşk adına)

David Guetta, Martin Garrix ft. Brooks – Like I Do (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 9

Like I Do (Benim Gibi)

Baby, I think of you
Bebek, seni düşünüyorum
When I’m all alone and it’s half past two
Kendi başımayken ve iki buçukken
Bet you think about it too
İddiaya girerim bunun hakkında da düşünüyorum
Ain’t nobody love you like I do

Kimse seni benim sevdiğim gibi sevemez
Baby, I think of you
Bebek, seni düşünüyorum
When I’m all alone and it’s half past two
Kendi başımayken ve iki buçukken
Bet you think about it too
İddiaya girerim bunun hakkında da düşünüyorum
Ain’t nobody love you like I do

Kimse seni benim sevdiğim gibi sevemez
Like I do
Benim gibi

Like, like I do
Gibi, benim gibi
Like I do
Benim gibi
Like, like I do
Gibi, benim gibi
Like I do
Benim gibi

Like I do
Benim gibi

Baby, I think of you
Bebek, seni düşünüyorum
When I’m all alone and it’s half past two
Kendi başımayken ve iki buçukken
Bet you think about it too
İddiaya girerim bunun hakkında da düşünüyorum
Ain’t nobody love you like I do (I do)

Kimse seni benim sevdiğim gibi sevemez, benim gibi
Baby, I think of you
Bebek, seni düşünüyorum
When I’m all alone and it’s half past two
Kendi başımayken ve iki buçukken
Bet you think about it too
İddiaya girerim bunun hakkında da düşünüyorum
Ain’t nobody love you like I do

Kimse seni benim sevdiğim gibi sevemez
Like I do
Benim gibi

Like, like I do
Gibi, benim gibi
Like I do
Benim gibi
Like, like I do
Gibi, benim gibi
Like I do
Benim gibi

Like I do
Benim gibi

Baby, I think of you
Bebek, seni düşünüyorum
When I’m all alone and it’s half past two
Kendi başımayken ve iki buçukken
Bet you think about it too
İddiaya girerim bunun hakkında da düşünüyorum
Ain’t nobody love you like I do

Kimse seni benim sevdiğim gibi sevemez

21 Şubat 2018 Çarşamba

Lana Del Rey – Pawn Shop Blues (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 1


Çevirileri daha rahat takip etmeniz için tüm ”Lana Del Ray a.k.a. Lizzy Grant” albümünün çevrilerini alt yazılı olarak youtube’a ekledim. Buradan bakmak istediğiniz şarkıyı bulabilirsiniz. Üsteki video da Türkçe alt yazılı.

Well, I didn’t know it would come to this but
Bu noktaya geleceğini bilmiyordum ama
That’s what happens when you’re on your own
Kendi başınayken bunlar olur
And you’re alright with letting nice things go
Ve senin için güzel şeyleri bırakmak hiç sorun değil

Well, I pawned the earrings that you gave me golden metal flowers dangling
Bana verdiğin sallanan altından metal çiçek küpeleri sattım
And I almost cried as I sold them all
Ve neredeyse hepsini sattığım için ağlayacaktım
I don’t mind living on bread and oranges, no no
Ekmek ve portakal yiyerek yaşamamın benim için mahsuru yok, hayır yok
But I gotta get to and from where I come
Ama geldiğim yere gitmek zorundayım
And it’s gonna take money to go
Ve bunun için para lazım
Oh no, oh oh, oh oh…

In the name of higher consciousness
Daha yüksek biri için
I let the best man I knew go
Şuana kadar tanıdığım en iyi adamın ellerimden gitmesine izin verdim
‘Cause it’s nice to love and be loved
Çünkü sevmek ve sevilmek çok hoş
But it’s better to know all you can know
Ama bilebildiğin her şeyi bilmek daha iyidir
I said it’s nice to love and be loved
Sevmek ve sevilmek çok hoşdur dedim
But I’d rather know what God knows
Ama daha çok tanrının bildiği şeyi bilmeyi yeğlerim
Oh no, oh no, oh no…

I can do this once more
Bunu bir kez daha yapabilirim
No man can keep me together
Hiçbir adam beni bütün tutamaz
Been broken since I was born
Ben doğduğumdan beri parçalıydım – Broken = bir insanın yolunu kaybetmiş veya depresyonda olması. Birinin toplumda bir işe yaramıyor olması. Bir insanın içinden ölü olması, parçalanmış olması.

Well, I didn’t know it would come to this but
Bu noktaya geleceğini bilmiyordum ama
That’s what happens when you’re on your own
Yanında başka kimse yoksa bunlar olur
And you’re alright with letting nice things go
Ve senin için benim gibi hoş şeyleri bırakmak hiç sorun değil

20 Şubat 2018 Salı

Jessie J – Who You Are (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 3

Who You Are (Kimsin Sen?)

I stare at my reflection in the mirror
Aynadaki yansımama bakıyorum
Why am I doing this to myself?
Bunu kendime neden yapıyorum?
Losing my mind on a tiny error,
En ufak bir hatada aklımı kaybediyorum
I nearly left the real me on the shelf
Neredeyse gerçek beni rafa kaldırdım
No, no, no, no
Hayır, hayır, hayır, hayır

Don’t lose who you are, in the blur of the stars
Yıldızların bulanıklığında kim olduğunu kaybetme
Seeing is deceiving, dreaming is believing,
Görmek aldanmaktır, hayal kurmak inanmaktır
It’s okay not to be okay
İyi olmak, iyi olmak demek değildir
Sometimes it’s hard, to follow your heart
Bazen kalbini takip etmen zordur
Tears don’t mean you’re losing, everybody’s bruising,
Gözyaşları kaybettiğin anlamına gelmez, herkes yaralanıyor
Just be true to who you are
Sadece dürüst ol, kimsin sen?

Brushing my hair, do I look perfect?
Saçlarımı tarıyorum, mükemmel görünüyor muyum?
I forgot what to do to fit the mold, yeah
Kalıba girmek için ne yapacağımı unuttum
The more I try the less it’s working, yeah,
Daha çok deniyorum, daha az çalışıyorum, evet
‘Cause everything inside me screams, no, no, no, no, yeah
Çünkü içimdeki her şey hayı, hayır, hayır, hayır diye çığlık atıyor

Don’t lose who you are, in the blur of the stars
Yıldızların bulanıklığında kim olduğunu kaybetme
Seeing is deceiving, dreaming is believing,
Görmek aldanmaktır, hayal kurmak inanmaktır
It’s okay not to be okay
İyi olmak, iyi olmak demek değildir
Sometimes it’s hard, to follow your heart
Bazen kalbini takip etmen zordur
Tears don’t mean you’re losing, everybody’s bruising,
Gözyaşları kaybettiğin anlamına gelmez, herkes yaralanıyor
There’s nothing wrong with who you are
Burada kim olduğunla ilgili yanlış hiçbir şey yok

Yes, no’s, egos, fake shows
Evetler, hayırlar, egolar, sahte şovlar
Like woo, just go, and leave me alone
Vay canına gibi, sadece git, ve beni yalnız bırak
Real talk, real life, good love, goodnight
Gerçek tartışma, gerçek yaşam, iyi aşk, iyi geceler
With a smile , that’s my own
Yalnız başıma bir gülümsemeyle
That’s my own, no, no, no, no, no
Yalnız başıma, hayır, hayır, hayır, hayır, hayır

Just be true to who you are, yeah, yeah, yeah

Don’t lose who you are, in the blur of the stars
Yıldızların bulanıklığında kim olduğunu kaybetme
Seeing is deceiving, dreaming is believing,
Görmek aldanmaktır, hayal kurmak inanmaktır
It’s okay not to be okay
İyi olmak, iyi olmak demek değildir
Sometimes it’s hard, to follow your heart
Bazen kalbini takip etmen zordur
Tears don’t mean you’re losing, everybody’s bruising,
Gözyaşları kaybettiğin anlamına gelmez, herkes yaralanıyor
Just be true to who you are
Sadece dürüst ol, kimsin sen?

Sky Ferreira – Easy (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 7

Easy (Kolay)

I know it sounds funny but I just can’t stand the pain
Biliyorum kulağa komik geliyor ama ben sadece acıya dayanamıyorum
And I’m leaving you tomorrow
Ve yarın seni terk ediyorum
Seems to me girl, you know I’ve done all I can
Kızım bana öyle geliyor ki, biliyorsun elimden gelen her şeyi yaptım
You see I begged, stole and I borrowed
Yalvardığımı gördün, ve ödünç aldım

That’s why I’m easy
Bu yüzden kolayım
I’m easy like Sunday morning
Pazar sabahı gibi kolayım
That’s why I’m easy
Bu yüzden kolayım
I’m easy like Sunday morning
Pazar sabahı gibi kolayım

Why in the world would anybody put chains on me?
Neden dünyada birileri beni zincirliyor?
I’ve paid my dues to make it
Yapmak için aidatlarımı ödedim
Everybody wants me to be what they want me to be
Herkes onların istediği olmamı istiyor
I’m not happy when I try to fake it, no
Sahte olmaya çalıştığım zaman mutlu değilim, hayır

That’s why I’m easy
Bu yüzden kolayım
I’m easy like Sunday morning
Pazar sabahı gibi kolayım
That’s why I’m easy
Bu yüzden kolayım
I’m easy like Sunday morning
Pazar sabahı gibi kolayım

I wanna be high, so high
Sarhoş olmak istiyorum, çok sarhoş
I wanna be free to know the things I do are right
Yaptığım işlerin doğru yaptığımı bilmek istiyorum
I wanna be free
Özgür olmak istiyorum
Just me
Sadece ben

That’s why I’m easy
Bu yüzden kolayım
I’m easy like Sunday morning
Pazar sabahı gibi kolayım
That’s why I’m easy
Bu yüzden kolayım
I’m easy like Sunday morning
Pazar sabahı gibi kolayım

Cause I’m easy
Çünkü ben kolayım
I’m easy like Sunday morning
Pazar sabahı gibi kolayım
That’s why I’m easy
Bu yüzden kolayım
I’m easy like Sunday morning
Pazar sabahı gibi kolayım

Marina and the Diamonds – Savages (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 9

Savages (Vahşiler)

Murder lives forever
Katiller sonsuza dek yaşar
And so does war
Ve savaş da öyle
It’s survival of the fittest
Bu hayatta kalmaya uygun
Rich against the poor
Zengin karşısında fakir
At the end of the day
Günün sonunda
It’s a human trait
Bu insan özelliği
Hidden deep down inside of our DNA
DNA’mızın derinlerinde gizli

One man can build a bomb
Bir adam bomba yapabilir
Another run a race
Başka bir yarış koşusu
To save somebody’s life
Birilerinin hayatını kurtarmak için
And have it blow up in his face
Ve yüzüne patlattın mı
I’m not the only one who
Ben tek kişi değilim
Finds it hard to understand
Anlamaşılmasını zor bulmak
I’m not afraid of God
Tanrıdan korkmuyorum
I am afraid of Man
Adamdan korkuyorum

Is it running in our blood
Bu bizim kanımızda mı dolaşıyor
Is it running in our veins
Bu bizim damarlarımızda mı dolaşıyor
Is it running in our genes
Genlerimizde mi dolaşıyor
Is it in our DNA
Bu bizim DNA’mızda mı?
Humans aren’t gonna behave
İnsanlar davranmayacak
As we think we always should
Her zaman olması gerektiği gibi insanlar davranmayacak
Yeah, we can be bad as we can be good
Evet, iyi olduğumuz kadar kötü olabiliriz

Underneath it all, we’re just savages
Hepsinin altında, bizler sadece vahşileriz
Hidden behind shirts, ties and marriages
Bluzlerin, kravatların ve evliliklerin arkasına gizlendik
How could we expect anything at all
Nasıl bir şey bekleyebiliriz?
We’re just animals, still learning how to crawl
Biz sadece hayvanlarız, hala nasıl emekleneceğini öğreniyoruz

We live, we die
Yaşıyoruz, ölüyoruz
We steal, we kill, we lie
Çalıyoruz, öldürüyoruz, yalan söylüyoruz
Just like animals
Hayvanlar gibi
But with far less grace
Ama çok daha az lütufla
We laugh, we cry
Gülüyoruz, ağlıyoruz
Like babies in the night
Gecede bebekler gibi
Forever running wild
Sonsuza dek vahşice koşacağız
In the human race

Another day, another tale of rape
Başka bir gün, başka bir tecavüz masalı
Another ticking bomb to bury deep and detonate
Derine dalmak ve patlatmak için başka bir bomba
I’m not the only one who finds it hard to understand
Anlamasını zor bulan tek kişi ben değilim
I’m not afraid of God
Tanrıdan korkmuyorum
I’m afraid of Man
Adamdan korkuyorum

You can see it on the news
Haberlerde görebilirsiniz
You can watch it on TV
Televizyonda izleyebilirsiniz
You can read it on your phone
Telefonunzdan okuyabilirsiniz
You can say it’s troubling
Bunun rahatsız edici olduğunu söyleyebilirsiniz
Humans aren’t gonna behave
İnsanlar davranmıyor
As we think we always should
Her zaman olması gerektiği gibi insanlar davranmayacak
Yeah, we can be bad as we can be good
Evet, iyi olduğumuz kadar kötü olabiliriz

Underneath it all, we’re just savages
Hepsinin altında, bizler sadece vahşileriz
Hidden behind shirts, ties and marriages
Bluzlerin, kravatların ve evliliklerin arkasına gizlendik
How could we expect anything at all
Nasıl bir şey bekleyebiliriz?
We’re just animals, still learning how to crawl
Biz sadece hayvanlarız, hala nasıl emekleneceğini öğreniyoruz

Underneath it all, we’re just savages
Hepsinin altında, bizler sadece vahşileriz
Hidden behind shirts, ties and marriages
Bluzlerin, kravatların ve evliliklerin arkasına gizlendik
How could we expect anything at all
Nasıl bir şey bekleyebiliriz?
We’re just animals, still learning how to crawl
Biz sadece hayvanlarız, hala nasıl emekleneceğini öğreniyoruz

All the hate coming out from a generation
Bizim kuşağımızdan gelen nefret
Who got everything, and nothing guided by temptation
Kim herkese sahipse ve günaha bağlı olmayan hiçbir şey
Were we born to abuse, shoot a gun and run
Kötüye kullanma için doğduk, silahı ateşle ve kaç
Or has something deep inside of us come undone?
Veya içimizde derin bir şey var mı?
Is it a human trait, or is it learned behavior
Bu insan özelliği mi yoksa öğrenilmiş bir davranış mı?
Are you killing for yourself, or killing for your savior?
Kendin için öldürür müsün? Yoksa kurtarıcın için mi öldürürsün?

Underneath it all, we’re just savages
Hepsinin altında, bizler sadece vahşileriz
Hidden behind shirts, ties and marriages
Bluzlerin, kravatların ve evliliklerin arkasına gizlendik
How could we expect anything at all
Nasıl bir şey bekleyebiliriz?
We’re just animals, still learning how to crawl
Biz sadece hayvanlarız, hala nasıl emekleneceğini öğreniyoruz
Underneath it all, we’re just savages
Hepsinin altında, bizler sadece vahşileriz
Hidden behind shirts, ties and marriages
Bluzlerin, kravatların ve evliliklerin arkasına gizlendik
How could we expect anything at all
Nasıl bir şey bekleyebiliriz?
We’re just animals, still learning how to crawl
Biz sadece hayvanlarız, hala nasıl emekleneceğini öğreniyoruz