İngilizce Türkçe Sözlük







25 Aralık 2017 Pazartesi

Ignore-moi Türkçe çevirisi

Fais comme s’il n’y avait jamais rien eu entre nous deux
İkimizin arasında sanki asla bir şey yokmuş gibi davran

Et continue ta route, oublie-moi désormais.
Ve yoluna devam et,bundan böyle beni unut

Fais comme s’il ne s’était rien passé
Sanki hiçbir şey olmamış gibi davran

Et accorde un laisser-passer
Ve eskiden seni seven

à cette pauvre idiote qui t’aimais.
Bu zavallı aptala bir geçiş izni ver

La prochaine fois que tu me vois,
Bir dahaki sefere beni gördüğünde

Ignore-moi, ignore-moi.
Tanıma beni,tanıma beni

Fais comme si tu me connaissais pas
Sanki beni tanımıyormuş gibi davran

Fais comme si j’existais pas
Sanki ben yokmuşum gibi davran

De grâce, ne me laisse aucun espoir
Lütfen,bana hiç ümit bırakma

Fais comme si tu m’avais jamais vu
Beni hiç görmemiş gibi davran

Fais comme si je n’existais plus
Ben artık yokmuşum gibi davran

Je préfère l’enfer au purgatoire
Araftaki cehennemi tercih ederim

La prochaine fois que tu me vois,
Bir dahaki sefere beni gördüğünde

Ignore-moi, ignore-moi.
Tanıma beni,tanıma beni

(Da-da-da da da-déh-da-da-dah)

Fais comme si j’étais une étrangère.
Sanki ben bir yabancıymışım gibi davran

À l’avenir je te suggère, chéri, ceci : ignore-moi.
Gelecekte sana şunu öneriyorum sevgilim :beni tanıma

La prochaine fois que tu me vois,
Bir dahaki sefere beni gördüğünde

Ignore-moi, ignore-moi.
Tanıma beni,tanıma beni

Fais ça pour moi.
Bunu benim için yap

La prochaine fois que tu me vois…
Bir dahaki sefere beni gördüğünde

(Da-da-da da da-déh-da-da-dah)
Çeviren:Ahmet KADI

The Weeknd – Tears In The Rain (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 2

They all feel the same
Hepsi aynı hissediyor
Adjust to the fame
Şöhrete ayarlanmışlar
Cause no one will love you like her
Çünkü hiç kimse seni o kızın sevdiği kadar sevmeyecek
It’s pointless
Yararsız
Like tears in the rain
Tıpkı yağmurdaki göz yaşları gibi
So now that she’s gone
Şimdi o kız da gittiğine göre
Embrace all that come
Tüm o yeni gelenleri benimse
And die with a smile
Ve bir gülücükle öl de
Don’t show the world how alone you’ve become
Dünyaya ne kadar çok yalnız birine dönüştüğünü gösterme
[x2]

When it’s said and done
Söylenip bittiğinde
I already felt love
Aşkı çoktan hissetmiştim
And I let it end up
Ve yok olmasına izin verdim
End up dying by itself
Kendisini yok etmesine izin verdim
And when it’s said and done
Ve söylenip bittiğinde
You were better off
Daha iyiydin
You deserve real love
Sen gerçek bir aşkı hak ediyorsun
And I deserve to be by myself
Ben ise bir başıma olmayı hak ediyorum
Cause I’ve gone too far
Çünkü çok ileri gittim
And I started too young – to give up
Ve pes etmeye çok erken başladım
And even if I changed
Ve değişsem bile
It would be too late
İş işten çoktan geçmiş olacak
I exposed my ways
Yöntemlerimi açıkta bıraktım
Now every girl I touch
Şimdi dokunduğum her bir kız

—-

They all feel the same
Hepsi bana aynı hissettiriyor
Adjust to the fame
Bende olan şöhrete ayarlanmışlar
Cause no one will love you like her
Hiç kimse seni, beni terk eden o kız gibi sevmeyecek
It’s pointless
Yararsız
Like tears in the rain
Tıpkı yağmurdaki göz yaşları gibi
So now that she’s gone
Şimdi o beni terk eden kız seni de terk ettiğine göre
Embrace all that come
Tüm o yeni gelecek kızları çok iyi benimse, tıpkı benim benimsediğim gibi
And die with a smile
En sonunda bir gülücükle öl de
Don’t show the world how alone you’ve become
Dünyaya o kız olmadan ne kadar yalnız birine dönüştüğünü gösterme
They all feel the same
Çünkü o yeni gelecek kızların hepsi sana aynı boşluğu hissettirecek, tıpkı bana hissettirdiği gibi

—-

I should’ve let you leave
Terk etmene izin vermeliydim
But, I let you watch me slip away
Ama onun yerine; hiç bir ses çıkarmadan, yavaş yavaş yok olup gitmemi izlemene izin verdim
I could’ve set you free
Seni özgürlüğe kavuşturabilirdim
But, I’m selfish
Ama bencilim
I watched you stay
Senin kalmanı izledim 

She has no recollection – of the life she had without me
Kızın bensiz yaşadığı hayata dair hiç bir anısı yok
She let it slip away, away, away
Yok olup gitmesine gözlerini yumdu
It’s so sad it had to be this
Böyle olmuş olması çok acı
She forgot the good things about me
Benim hakkımdaki iyi şeyleri unuttu
She let it slip away, away, away
Yok olup gitmesine izin verdi
[x2]

They all feel the same
Hepsi aynı hissediyor
Adjust to the fame
Şöhreti ayarlanmışlar
Cause no one will love you like her
Çünkü hiç kimse seni o kızın sevdiği kadar sevmeyecek
It’s pointless
Yararsız
Like tears in the rain
Tıpkı yağmurdaki göz yaşları gibi
So now that she’s gone
Şimdi o kız da gittiğine göre
Embrace all that come
Tüm o yeni gelenlere kucak aç
And die with a smile don’t show the world how alone you’ve become
Ve bir gülücükle öl de dünyaya ne kadar yalnız birine dönüştüğünü gösterme
[x2]

She has no recollection – of the life she had without me
Kızın bensiz yaşadığı hayata dair hiç bir anısı yok
She let it slip away, away, away
Hesinin kayıp gitmesine gözlerini yumdu
It’s so sad it had to be this
Böyle olmuş olması çok acı
She forgot the good things about me
Benim hakkımdaki iyi şeyleri unuttu
She let it slip away, away, away
Yok olup gitmesine izin verdi

The Weeknd – The Town (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 2

You did many things – that I liked, that I liked
Hoşuma giden bir çok şey yaptın
And you like diamond rings
Ve sen elmas yüzüklerden hoşlanıyorsun
I can provide, I can provide for you
Bulabilirim, senin için bulabilirim
You made me feel so good
Bana çok güzel hissettirmiştin
Before I left on the road
Yolda seni bırakmadan hemen önce
And you deserve your name on a crown, on a throne
Ve sen adını bir tacın, bir tahtın üzerinde hak ediyorsun
[x2]

I haven’t been around the town in a long while
Mahellede uzun zamandır yoktum
I apologize but I
Özür dilerim, ama
I’ve been trying to get this money like I got a couple kids who rely on me
Sanki bana güvenen iki üç çocuk varmış gibi bu parayı üzerimden atmaya çalışıyordum
I remember on the bathroom floor before I went on tour when you said we couldn’t do it again
Ben tura çıkmadan önce tuvaletin orda bana ”Tekrar yapamayız” dediğini hatırlıyorum
Cause you had a thing with some other man
Çünkü başka bir adamla aranızda bir şey varmış
You said it was love
O şeyin ”Aşk” olduğunu
And you said you were lost
Ve kaybolmuş olduğunu söylemiştin
Then you wished me good luck – to find somebody to love
Sonra sevecek başka birini bulmam için bana iyi şanslar dilemiştin
But, ooh
Now I’ve heard that you’re single
Ama şimdi tasmandan tutacak birinin olmadığını duydum
And oh, I’ll give you something to live for
Şimdi sana yaşamaya amaç edineceğin bir şey vereceğim
Yes, I would
Evet vereceğim

Honey please
Tatlım lütfen
You never thought you’d ever see my face again
Yüzümü bir daha göreceğini hiç sanmıyordun
But your love just swayed the lies
Ama aşkın sadece yalanlara boyun eğdirdi
when he stared into your eyes
O adam senin gözlerine baktığı zaman
He just might be too good for you
Hatta o adam senin için gereğinden çok iyi olabilir
You’re almost dead to him
Sen neredeyse onun için bir ölüsün
You’re sleeping with a frozen heart
Seni siklemeyen bir kalple düzüşüyorsun
Well baby girl it’s over now
Well baby girl, o iş artık bitti
And you can always count on me
Ve her zaman bana güvenebilirsin
Your unshackled boy, unrestrainted to touch
Senin zincirsiz oğluna, sınırsız dokunuşa özgür oğluna
So immune to love
Aşka bağışık oğluna
And it feels so priceless to me – that you’re always free – that you’ll take me in
Ve senin her zaman özgür olman, senin beni kabul etmen; benim için çok önemli
Now I’m everything, your everything
Şimdi her şey benim, senin her şeyin benim
I bet you’ll take me in
Her iddiasına girerim beni kabul edeceksin
I know you’ll take me in now
Beni şimdi kabul edeceğini biliyorum
The same place I left you in
Seni bıraktığım aynı yerde
Bet you’ll take me in
Beni kabul edeceksin
I know you’ll take me in
Beni kabul edeceğini biliyorum
I know you’ll take me in – the same place I left you in
Seni bıraktığım aynı yerde beni kabul edeceğini biliyorum

You did many things that I liked, that I liked
Hoşuma giden bir çok şey yaptın
And you like diamond rings
I can provide, I can provide for you
You made me feel so good
Before I left on the road
And you deserve your name on a crown, on a throne

Sia – Thanks For Granted (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 16

Sia-Thanks For Granted (Türkçe Çeviri)

I’m sitting in the car again
Ben yine arabada oturuyorum

Waiting for you
Senin için bekliyorum

You said you’d be a minute
Bana bir dakika süreceğini söyledin

But you’ve been twenty two
Ama sen yirmi dakikadır yoksun

See you’ve got to do your hair
Görüyorsun saçını yaptırmışsın

And get it just right
Ve sadece doğrusunu almışsın

Sometimes you’re in the bathroom
Bazen sen banyodasın

For half of the night
Gecenin yarısında

And I’m waiting for you again
Ve ben yine senin için bekliyorum

Yes I’m waiting for you
Evet ben senin için bekliyorum

And I’m waiting for you again
Ve ben yine senin için bekliyorum

Tell me what can I do
Ne yapabilirim bana söyle

And I’m waiting for you again
Ve ben yine senin için bekliyorum

Yes I’m waiting for you
Evet ben senin için bekliyorum

And I’m waiting for you again
Ve ben yine senin için bekliyorum

Tell me what can I do
Ne yapabilirim bana söyle

Now I’m sitting by the phone again
Şimdi ben yine telefonla oturuyorum

Waiting for your call
Aramanı bekliyorum

You’d said you’d phone at two
İkide telefonda olacağını söyledin

And it’s a quarter past four
Ve saat dördü çeyrek geçiyor

Now I’m standing out the front
Şimdi önümde duruyorum

Again
Yine

It’s late at night
Gece gecikti

And I’m truly sick to death of
Ve ben gerçekten ölümüne hastayım

Sleazy men
Adi adamlar

Undressing me with their eyes
Gözleriyle beni soyuyorlar

Now I’m back back from
Şimdi ben geriden geriye geldim

The theater
Tiyatrolar

I watched the show alone
Ben gösterileri yalnız izledim

I waited for you and
Senin için bekledim ve

I missed half act one
Bir yarım sahnesini kaçırdım

Have you never heard
Asla duymamış mıydın

Of the phone
Telefondan

I don’t like being
Olmayı sevmem

Taken for granted

I’m too nice for my own good
Ben kendi iyiliğim için çok hoşum

See I do what I say
Ne söylediğimi ne yaptığımı görüyorsun

And i say what I do
Ve ne yaparım söylerim

Is it too much to expect
Çok fazla umutlandın mı

That you could
Olabilirdin

I wish you would
Keşke umutlansaydın

I ain’t waiting for you no more
Ben seni daha fazla bekleyemiyorum

I ain’t waiting for you
Senin için beklemiyorum

I ain’t waiting for you no more
Ben seni daha fazla bekleyemiyorum

Go find another fool
Git başka aptal bul

I ain’t waiting for you no more
Ben seni daha fazla bekleyemiyorum

I ain’t waiting for you
Senin için beklemiyorum

I ain’t waiting for you no more
Ben seni daha fazla bekleyemiyorum

It’s the usual coup
Her zamanki gibi

I ain’t waiting for you no more
Ben seni daha fazla bekleyemiyorum

I ain’t waiting for you
Senin için beklemiyorum

I ain’t waiting for you no more
Ben seni daha fazla bekleyemiyorum

May I show you the door
Kapıyı göstermeli miyim

I ain’t waiting for you no more
Ben seni daha fazla bekleyemiyorum

I ain’t waiting for you
Senin için beklemiyorum

I ain’t waiting for you no more
Ben seni daha fazla bekleyemiyorum

I ain’t missing nothing for you
Seninle ilgili hiçbir şeyi özlemiyorum

24 Aralık 2017 Pazar

Anne Marie-Then (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 19

Anne Marie-Then (Türkçe Çeviri)

We had it good, you know
Biz iyi yaptık,biliyorsun

I spent like six years making sure you came home to love
Seni aşk için evine getirmeye altı yıl kadar zaman harcadığıma eminim

You had it good, you know
Biz iyi yaptık,biliyorsun

I stood by your side
Ben senin tarafında durdum

I spent up so much time tryna make you happy
Seni mutlu etmek için çok zaman harcadım

I don’t think you ever could be happy
Mutlu olduğunu bile düşünmüyorum

Maybe you should try some therapy
Belki sen biraz terapi yapmayı denemelisin

Maybe you should lose a couple homeboys
Belki sen bir kaç çete kaybedebilirsiniz

Give up on the homegrown
Kendi evimde yetiştirdiklerimden vazgeç

Look at me
Bana bak

‘Cause I need you to understand
Çünkü anlamana ihtiyacım var

Nakarat
Now, when you think of late nights with me there in your bed
Şimdi, sen burada yatağında gecenin geç saatlerinde benimle olduğunu düşündüğünde

True ride or die, that’s what you had
Gerçeği sür ya da öl, ne yaptıysan

I loved you, I loved you, I loved you
Seni sevdim, seni sevdim, seni sevdim

And when you think of my body on yours, don’t forget
Ve sen vücudunu benim yanımda düşündüğünde, unutma

Once I would have died for you, baby
Bir zamanlar senin için ölebilirdim bebeğim

I loved you, I loved you, I loved you
Seni sevdim, seni sevdim, seni sevdim

But that was then
Ama oldu sonra

That was then
Oldu sonra

You don’t know shit, you know
Laneti bilmezsin, sen bilirsin

You act this big man and you think you are in control
Sen bu büyük adamı oynarsın ve kontrolde olduğunu düşünürsün

But you don’t know shit, you know
Ama sen laneti bilmezsin, sen bilirsin

I stood by your side, and pulled you away from your fire
Ben senin tarafında durdum ve seni ateşten geri çektim

Again, and again, and again
Tekrar ve tekrar ve tekrar

I should have known fire would win
Ben ateşi kazandığını bilmeliydim

You’re gonna miss me
Sen beni özleyebilmelisin

You’re really gonna miss me
Sen gerçekten beni özleyebilmelisin

You’re gonna miss me
Sen beni özleyebilmelisin

You’re gonna miss me
Sen beni özleyebilmelisin

You’re gonna miss me
Sen beni özleyebilmelisin

You’re really gonna miss me
Sen gerçekten beni özleyebilmelisin

You’re gonna miss me
Sen beni özleyebilmelisin

You’re really gonna miss me
Sen gerçekten beni özleyebilmelisin

You’re gonna miss me
Sen beni özleyebilmelisin

You’re gonna miss me
Sen beni özleyebilmelisin

You’re gonna miss me
Sen beni özleyebilmelisin

You’re really gonna miss me
Sen gerçekten beni özleyebilmelisin

Adele – One and Only (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 19

You’ve been on my mind
I grow fonder every day
Lose myself in time just thinking of your face
God only knows
Why it’s taken me so long to let my doubts go
You’re the only one that I want

Aklımdaydın
Her geçen gün büyüdüm
Sadece yüzünü düşünerek zamana kendimi kaptırdım
Sadece Tanrı bilir
Şüphelerimin gitmesinin neden bu kadar uzun zaman aldığını
Sen istediğim tek şeysin

I don’t know why I’m scared
I’ve been here before
Every feeling, every word
I’ve imagined it all
You’ll never know if you never try
To forget your past and simply be mine

Neden korktuğumu bilmiyorum
Daha önce de bunları yaşadım
Her his,her kelime
Hepsini hayal ettim
Asla bilemezsin
Geçmişini unutup sadece benim olmayı denemezsen

I dare you to let me be your, your one and only
Promise I’m worthy to hold in your arms
So come on and give me the chance
To prove I am the one who can walk that mile
Until the end starts

Seni,beni biriciğin yapman için cesaretlendiriyorum,biriciğin
Söz veriyorum kollarında olmaya layığım
Haydi gel ve bana bir şans ver
Dünyanın sonu gelene kadar kilometrelerce yolu kat edecek tek kişinin
Ben olduğumu ispatlamak için

Have I been on your mind?
You hang on every word I say and lose yourself in time
At the mention of my name
Will I ever know how it feels to hold you close?
And have you tell me whichever road I choose, you’ll go

Hiç aklına geldim mi?
Söylediğim her kelimeye takıldın ve vakit kaybettin
İsmimin geçtiği yerde
Bilecek miyim hiç seni yakında tutmanın nasıl hissettirdiğini?
Ve bana söyleyecek misin hangi yolu seçersem seçeyim,benimle geleceğini

I don’t know why I’m scared
I’ve been here before
Every feeling, every word
I’ve imagined it all
You’ll never know if you never try
To forget your past and simply be mine

Neden korktuğumu bilmiyorum
Daha önce de bunları yaşadım
Her his,her kelime
Hepsini hayal ettim
Asla bilemezsin
Geçmişini unutup sadece benim olmayı denemezsen

I dare you to let me be your, your one and only
Promise I’m worthy to hold in your arms
So come on and give me the chance
To prove I am the one who can walk that mile
Until the end starts

Seni,beni biriciğin yapman için cesaretlendiriyorum,biriciğin
Söz veriyorum kollarında olmaya layığım
Haydi gel ve bana bir şans ver
Dünyanın sonu gelene kadar kilometrelerce yolu kat edecek tek kişinin
Ben olduğumu ispatlamak için

I know it ain’t easy giving up your heart
I know it ain’t easy giving up your heart
(Nobody’s perfect, trust me I’ve learned it)
I know it ain’t easy giving up your heart
(Nobody’s perfect, trust me I’ve learned it)
I know it ain’t easy giving up your heart
(Nobody’s perfect, trust me I’ve learned it)
I know it ain’t easy giving up your heart
(Nobody’s perfect, trust me I’ve learned it)
I know it ain’t easy giving up your heart

Biliyorum kolay değil kalbinden vazgeçmek
Biliyorum kolay değil kalbinden vazgeçmek
(Kimse mükemmel değil,güven bana bunu öğrendim)
Biliyorum kolay değil kalbinden vazgeçmek
(Kimse mükemmel değil,güven bana bunu öğrendim)
Biliyorum kolay değil kalbinden vazgeçmek
(Kimse mükemmel değil,güven bana bunu öğrendim)
Biliyorum kolay değil kalbinden vazgeçmek
(Kimse mükemmel değil,güven bana bunu öğrendim)

The Weeknd – Belong To The World (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 18

Şarkı YouTube Video Link —–> https://www.youtube.com/watch?v=86poJjY978Y

I know you want your money
Paranı istediğini biliyorum
Cause you do this every day
Çünkü bunu her gün yapıyorsun(çünkü orospusun, işin bu)
The way you doubt your feelings
Hislerinden şüphe edişinin 
And look the other way (woah)
Ve başka bir tarafa bakışının şekli… (woah)
It’s something I relate to – your gift of nonchalance
Senin umursamazlığının yeteneği, ilişki kurabileceğim bir şey
But nobody’s ever made me fall in love with this amount of touch (woah)
Ama hiç kimse beni bu kadar çok dokunuşla aşık ettirememişti

I’m not a fool (oh yeah)
Aptal değilim
I just love that you’re dead inside (that you’re dead inside)
Sadece ruhsuz içine aşığım (O ölü içine)
I’m not a fool (oh yeah)
Aptal değilim
I’m just lifeless too
Sadece, ben de ruhsuzum

But you to taught me how to feel
Ama sen bana nasıl hissedeceğimi öğrettin
When nobody ever would (nobody ever would)
Hiç kimse öğretemez iken (Hiç kimse öğretemez iken)
And you taught me how to love – what nobody ever could
Ve sen bana hiç kimsenin sevemediği şeyi nasıl seveceğimi öğrettin

Ooh girl (oh babe)
Ooh kızım
I know I should leave you
Biliyorum, seni terk etmeliyim
And learn to mistreat you
Ve sana kötü davranmayı öğrenmeliyim
Cause you belong to the world
Çünkü dünyaya aitsin
And ooh girl (oh baby)
Ooh kızım
I wanna embrace you (oh baby)
Seni benimsemek
Domesticate you
Kendi malım yapmak istiyorum
But you belong to the world
Ama dünyaya aitsin
You belong to the world
Dünyaya aitsin

And I know that I’m saying too much even though I’d rather hold my tongue (yeah)
Ve dilimi tutmayı tercih etmiş olsam bile çok fazla şey dediğimi biliyorum
And I’ll pull you closer holding on to every moment till my time is done (yeah)
Ve ölene kadar her ana tutunarak seni daha da yakına çekeceğim
And this ain’t right, you’ve been the only one to make me smile
Ve bu çok saçma, beni gülümsetmeyi başaran bir tek sendin
In such long, I’ve succumbed to what I’ve become, baby
Zaman geçtikçe dönüştüğüm şeye yenik düştüm, bebeğim

I’m not a fool (I’m not a fool)
Aptal değilim (hayır değilim)
I just love that you’re dead inside (that you’re dead inside)
Sadece ruhsuz içine aşığım (ölü içine)
I’m not a fool (oh no)
Aptal değilim (oh hayır)
I’m just lifeless too (I’m just lifeless too)
Sadece, ben de cansızım (bende ruhsuzum)

But you to taught me how to feel (you taught me how to feel)
Ama sen bana nasıl hissedeceğimi öğrettin (bana hissetmeyi öğrettin)
When nobody ever would (nobody ever would)
Hiç kimse öğretemez iken (Hiç kimse öğretemez iken)
And you taught me how to love – what nobody ever could (you taught me how to love)
Ve sen bana hiç kimsenin sevemediği şeyi nasıl seveceğimi öğrettin (Sevmeyi öğrettin)

Ooh girl (oh babe)
Ooh kızım
I know I should leave you
Biliyorum, seni terk etmeliyim
And learn to mistreat you
Ve sana kötü davranmayı öğrenmeliyim
Cause you belong to the world
Çünkü dünyaya aitsin
And ooh girl (oh baby)
Ooh kızım
I wanna embrace you (oh baby)
Seni benimsemek
Domesticate you
Kendi malım yapmak istiyorum
But you belong to the world
Ama dünyaya aitsin
You belong to the world
Dünyaya aitsin

You belong to the world [x2] Dünyaya aitsin
You belong to the loneliness of filling every need
Her ihtiyacı dolduran yalnızlığa aitsin(başka adamların elini sikmesinden kurtaran meleksin)
You belong to the world [x2] Dünyaya aitsin
You belong to the temporary moments of a dream
Bir hayalin geçici anlarına aitsin(başka adamlarım 5 saniyelik zevki için geçici bir rüyasın)

Ooooooooooh

Ooh girl (oh babe)
Ooh kızım
I know I should leave you
Biliyorum, seni terk etmeliyim
And learn to mistreat you
Ve sana kötü davranmayı öğrenmeliyim(diğer müşterilerin gibi)
Cause you belong to the world
Çünkü sen dünyaya aitsin(çünkü benim yaşadığım yere ait değilsin)
And ooh girl (oh baby)
Ooh kızım
I wanna embrace you (oh baby)
Seni benimsemek
Domesticate you
Kendi malım yapmak istiyorum
But you belong to the world
Ama dünyaya aitsin
You belong to the world
Dünyaya aitsin

Bonus:

Mariah Carey – All I Want For Christmas is You (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 14

I-I-I don’t want a lot for Christmas
There is just one thing I need
I don’t care about the presents
Underneath the Christmas tree
I just want you for my own
More than you could ever know
Make my wish come true
All I want for Christmas is you, yeah

Noel için çok fazla bir şey istemiyorum
İhtiyacım olan tek bir şey var
Hediyeler umrumda değil
Çam ağacının altındaki
Sadece seni kendime istiyorum
Bildiğinden daha fazla şekilde
Dileğimi yerine getir
Noel’den istediğim tek şey sensin,evet

I don’t want a lot for Christmas
There is just one thing I need (and I)
Don’t care about the presents
Underneath the Christmas tree
I don’t need to hang my stocking
There upon the fireplace
Santa Claus won’t make me happy
With a toy on Christmas Day

Noel için çok fazla bir şey istemiyorum
İhtiyacım olan tek bir şey var
Hediyeler umrumda değil
Çam ağacının altındaki
Şömine üzerine
Çorabımı asmama gerek yok
Noel Baba beni mutlu edemeyecek
Noel gününde sadece bir oyuncakla

I just want you for my own
More than you could ever know
Make my wish come true
All I want for Christmas is you
You, baby

Sadece seni kendime istiyorum
Bildiğinden daha fazla şekilde
Dileğimi yerine getir
Noel’den istediğim tek şey sensin,evet
Sen,bebeğim

Oh, I won’t ask for much this Christmas
I won’t even wish for snow (and I)
I’m just going to keep on waiting
Underneath the mistletoe
I won’t make a list and send it
To the North Pole for Saint Nick
I won’t even stay awake to
Hear those magic reindeer click

Noel’den fazla bir şey beklemiyorum
Kar yağmasını bile istemeyeceğim
Sadece beklemeye devam edeceğim
Ökse otunun altında
Bir istek listesi yapıp onu göndermeyeceğim
Kuzey Kutbu’nda bekleyen Aziz Nick’e
Uyanık bile kalmayacağım
Ren geyiğinin sihirli tıkırtılarını duymak için

‘Cause I just want you here tonight
Holding on to me so tight
What more can I do?
Baby, all I want for Christmas is you
You, baby

Çünkü burada olmanı istiyorum
Beni sıkıca sararak
Daha ne yapabilirim?
Noel’den istediğim tek şey sensin,evet
Sen,bebeğim

Oh, all the lights are shining
So brightly everywhere
And the sound of children’s
Laughter fills the air
And everyone is singing
I hear those sleigh bells ringing
Santa, won’t you bring me the one I really need?
Won’t you please bring my baby to me?

Ah,bütün ışıklar yanıyor
Her yeri aydınlatıyor
Ve çocukların sesi
Havayı gürültüyle dolduruyor
Ve herkes şarkıya eşlik ediyor
Kızak çanlarının çaldığını duyuyorum
Noel Baba,bana gereken tek şeyi getirmiyor musun?
Lütfen bana bebeğimi getiremez misin?

Oh, I don’t want a lot for Christmas
This is all I’m asking for
I just want to see my baby
Standing right outside my door

Noel için çok fazla bir şey istemiyorum
Tek isteğim bu
Sadece sevgilimi görmek istiyorum
Kapımın önünde durarak

Oh, I just want you for my own
More than you could ever know
Make my wish come true
Baby, all I want for Christmas is…

Sadece seni kendime istiyorum
Bildiğinden daha fazla şekilde
Dileğimi yerine getir
Noel’den istediğim tek şey sensin,evet
Bebeğim,Noel’den tek istediğim…

Youuuu
You, baby
Youuuu
All, all, all, all
Youuuu

Sensin
Sensin,bebeğim
Sensin
Tek,tek,tek,tek
Sensin

23 Aralık 2017 Cumartesi

Allan Türkçe çevirisi

Pauvres poupées
Qui vont qui viennent (Allan Allan)

Bir gidip bir gelen
Zavallı oyuncak bebekler (Allan Allan)

Pauvre fantôme
Zavallı hayalet

Étrange et blême (Allan Allan)
Tuhaf ve solgun (Allan Allan )

J’entends ton chant monotone
Monoton şarkını duyuyorum

La nuit frissonne (Allan Allan)
Gece titriyor (Allan Allan)

J’entends ton cœur fatigué
D’avoir aimé (Allan Allan)

Sevmekten yorulan
Kalbini duyuyorum (Allan Allan)

D’étranges rêveries comptent mes nuits
Tuhaf düşler gecelerimi içine alıyor

D’un long voyage où rien ne vit
Hiçbir şeyin yaşamadığı uzun bir yolculuk

D’étranges visions couvrent mon front
Tuhaf hayaller başımı kaplıyor

Tout semble revêtu d’une ombre
Herşey bir karanlığa bürünmüş gibi görünüyor

L’étrange goût de mort
Ölümün tuhaf tadı

S’offre mon corps
Vücuduma sunuluyor

Saoûle mon âme jusqu’à l’aurore
Şafak vaktine kadar ruhumu sarhoş ediyor

L’étrange Ligeia renaît en moi
Tuhaf Ligeia* bende yeniden doğuyor

De tout mon être je viens vers toi !
Bütün varlığımla sana doğru geliyorum

Masque blâfard
Solgun maske

Tu meurs ce soir (Allan Allan)
Bu akşam ölüyorsun

Masque empourpré
De sang séché (Allan Allan)

Kurumuş kan kırmızısı
Renge boyanmış maske

D’où vient ta peur du néant
Bir hiç olma korkun nereden geliyor

Tes pleurs d’enfant (Allan Allan)
Çocukça ağlamaların (Allan Allan)

Qui sont les larmes
De tes tourments ? (Allan Allan)

Senin acılarının
Gözyaşları kimdir ? (Allan Allan)

*Ligeia : A.B.D’li yazar Edgar Allan Poe’nun Ligeia adlı hikayesindeki kadın kahraman.
Çeviren : Ahmet KADI

Meghan Trainor – Hopeless Romantic (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 16

Ever after comes after we meet
I think the movies were lying to me
Oh my, how they lie
Know I’m ready to give you my heart
Just gotta find you so we can start
Oh yeah, but ’till then
I gotta be patient
But I’m tired of waiting

Tanıştıktan sonra o gün bugündür
Filmlerin bana yalan söylediğini düşünüyorum
Ah,nasıl da yalan söylerler
Sana kalbimi vermeye hazır olduğumu biliyorum
Sadece seni bulmalıyım böylece başlayabiliriz
Ah evet,o zaman kadar
Sabırlı olmalıyım
Ama beklemekten yoruldum

I’m just a hopeless romantic
Looking for love
I’d risk it all just to have it
I wouldn’t take it for granted
I’m just a hopeless romantic
Not giving up, no
‘Cause I deserve to find my own
I can feel it in my bones
Yes, I know you’re somewhere close
Giving me hope

Ben sadece umutsuz bir romantiğim
Aşkı arayan
Ona sahip olmak için neyim var neyim yok veririm
Onu hafife almam
Ben sadece umutsuz bir romantiğim
Vazgeçmek yok,hayır
Çünkü kendi başıma bulmayı hak ediyorum
Kemiklerimde hissediyorum
Evet, biliyorum buralarda bir yerlerdesin
Bana umut veriyorsun

Bet we met at a party before
You were sweet and held open the door
Oh my, I should’ve said hi
So if you’re out there
And hearing this song
Just know I’m here
And you’re taking too long
Baby, come and find me
‘Cause I’ve been so patient
And I’m sick of waiting

Bahse girerim önceden bir partide tanışmışızdır
Çok tatlıydın ve kapıyı tutmuştun
Ah,sana merhaba demeliydim
O yüzden oralardaysan
Ve bu şarkıyı duyuyorsan
Bil ki ben buradayım
Ama sen çok zaman kaybediyorsun
Bebeğim,gel ve beni bul
Çünkü sabırlı davranıyorum
Ve beklemekten yoruldum

I’m just a hopeless romantic
Looking for love
I’d risk it all just to have it
I wouldn’t take it for granted
I’m just a hopeless romantic
Not giving up, no
‘Cause I deserve to find my own
I can feel it in my bones
Yes, I know you’re somewhere close
Giving me hope, oh yes, you are

Ben sadece umutsuz bir romantiğim
Aşkı arayan
Ona sahip olmak için neyim var neyim yok veririm
Onu hafife almam
Ben sadece umutsuz bir romantiğim
Vazgeçmek yok,hayır
Çünkü kendi başıma bulmayı hak ediyorum
Kemiklerimde hissediyorum
Evet, biliyorum buralarda bir yerlerdesin
Bana umut veriyorsun,ah evet,sen

Under these stars and under the moon
Searching for me and I’m looking for you
Show me you’re out there
Tell me you

Şu yıldızların ve ayın altında
Beni arıyorsun ve ben seni arıyorum
Orada olduğunu göster bana
Bana söyle

You’re just a hopeless romantic
And you’re looking for love
You’d risk it all just to have it (Wouldn’t you baby)
You wouldn’t take it for granted
No

Sadece umutsuz bir romantiksin
Aşkı arayan
Ona sahip olmak için neyin var neyin yok verirsin (değil mi bebeğim)
Onu hafife almazsın
Hayır

I’m just a hopeless romantic
Looking for love
I’d risk it all just to have it
I wouldn’t take it for granted
I’m just a hopeless romantic
Not giving up, no
‘Cause I deserve to find my own
I can feel it in my bones
Yes, I know you’re somewhere close
Giving me hope

Ben sadece umutsuz bir romantiğim
Aşkı arayan
Ona sahip olmak için neyim var neyim yok veririm
Onu hafife almam
Ben sadece umutsuz bir romantiğim
Vazgeçmek yok,hayır
Çünkü kendi başıma bulmayı hak ediyorum
Kemiklerimde hissediyorum
Evet, biliyorum buralarda bir yerlerdesin
Bana umut veriyorsun

22 Aralık 2017 Cuma

Camila Cabello & Grey – Crown (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 15

Been sitting on your tongue for ages
Words dripping off your mouth, contagious, uh-oh, uh-oh
No skin off your back to blame us
Now waiting on the world to save us, uh-oh, uh-oh

Asırlardır dilinin üzerinde oturuyorum
Kelimeler ağzımdan dökülüyor,yayılıyor,uh-oh, uh-oh
Bizi suçlamaları senin umrunda değil
Şimdi dünyanın bizi kurtarması için bekliyorsun ,uh-oh, uh-oh

Baby on fire
I see you when I close my eyes
I think it’s time
A kingdom that is mine
Oh me, oh my
That way you move is serpentine
Think it’s time

Bebeğim seni ateşte
Görüyorum gözlerimi kapadığımda
Sanırım artık zamanı geldi
Benim olan bir krallığın
Ah ben,ah ben
Hareketlerin yılan gibi kıvrılıyor
Sanırım zamanı geldi

I’m running for the crown
Running for the crown
So hit me on, hit me on my bones
When I’m sitting on, I’m sitting on my throne
I’m running for the crown
Running for the crown
Now
I’m running for the–

Ben tahtın peşindeyim
Tahtın peşindeyim
Haydi vur,kemiklerime kadar vur
Oturduğumda,tahtıma oturuyorum
Ben tahtın peşindeyim
Tahtın peşindeyim
Şimdi
Peşindeyim-

I’m running for the crown
Running for the crown
Now
I’m running for the–

Ben tahtın peşindeyim
Tahtın peşindeyim
Şimdi
Peşindeyim-

Too heavy on my eyes to wake up
Too heavy on your mind to face it
I-I-I-I
Too high, got your body burning (body burning)
Heads spinning, all the tables turning (tables turning)
Uh-oh, uh-oh

Gözlerim uyanmak için fazla ağır
Aklın yüzleşmek için fazla ağır
Ben-ben-ben-ben
Çok yüksekte bedenini ateşe veriyorum
Kafalar dönüyor,tüm durumlar lehime çevriliyor
Uh-oh, uh-oh

Baby on fire
I see you when I close my eyes
Think it’s time

Bebeğim seni ateşte
Görüyorum gözlerimi kapadığımda
Sanırım artık zamanı geldi

I’m running for the crown
Running for the crown
So hit me on, hit me on my bones
When I’m sitting on, I’m sitting on my throne
I’m running for the crown
Running for the crown
Now
I’m running for the–

Ben tahtın peşindeyim
Tahtın peşindeyim
Haydi vur,kemiklerime kadar vur
Oturduğumda,tahtıma oturuyorum
Ben tahtın peşindeyim
Tahtın peşindeyim
Şimdi
Peşindeyim-

The Weeknd – Pretty (Türkçe Çeviri) (Çeviri)

Görüntülenme: 3

Şarkı YouTube Video Link ——-> https://www.youtube.com/watch?v=Bnxe1_2wnmY

Somebody told me it was pointless for me to come back into your arms
Birisi bana senin kollarına geri dönmek anlamsız demişti
Said you fucked another man
Başka bir adama siktirdiğini söylemişti
Finally, I knew this day would come
Bu günün en sonunda geleceğini biliyordum
Cause I see fear in your eyes
Çünkü gözlerinde korku görüyorum
You’ve been living out your life
Kendi hayatının dışında yaşıyordun
As long as you know that when I land you’re mine
İndiğimde artık benim malım olduğunu bildiğin sürece

It’s been exactly 365 since I’ve seen your face
Yüzünü görmeyeli aradan tam 365 gün geçti
I’ve been living on the road
Ben yollarda yaşarken
And you’ve been living all alone, at home
Sen bir başına evde yaşıyordun
Girl I hope, he made you satisfied
Kızım umarım o adam seni tatmin etmiştir
Well baby I won’t cry
Bebeğim ben ağlamayacağım
As long as you know that when I land you’re mine
İndiğim zaman bana ait olduğunu bildiğin sürece

And you will never feel so pretty
Kendini hiç bu kadar tatlı hissetmeyeceksin
And you will never feel this beautiful
Ve kendini hiç bu kadar güzel hissetmeyeceksin
When I make it there
Oraya geldiğim zaman
Oh when I make it there
Oh, oraya geldiğim zaman

There are certain things that I’ve come to understand
Anlayışa vardığım bazı kesin şeyler var:
Expectations can kill a simple man, simple man
Beklentiler sıradan bir adamın sonunu getirebilir
I try to master the heart – of that far away love – only so much can keep a woman warm
Kalbe, o uzaktaki aşkın sadece bir kadını bu kadar çok canlı tutabileceğini öğretmeye çalışıyorum
Now it’s times like this that I say to myself
Şimdi böyle zamanlarda kendime şöyle diyorum:
We’ve been living in a cold cold, cold world
Ölü bir dünyada yaşıyoruz, ölü bir dünya
But at least I have you to rely
Ama en azından güveneceğim sen varsın
Even if for a short time
Kısa bir süre için olsa bile
As long as you know that when I land you’re mine
Oraya geldiğim zaman senin benim malım olduğunu bildiğin sürece

And you will never feel so pretty – and you will never feel this beautiful – when I make it there
Oraya geldiğim zaman kendini hiç bu kadar tatlı, hiç bu kadar güzel hissetmeyeceksin
Oh when I make it there
Oraya geldiğim zaman
And he can’t make you feel this pretty
Ve o adam seni benim sana kendini tatlı hissettirdiğim kadar tatlı hissettiremeyecek
No, he won’t make you feel this beautiful
Hayır, o adam seni benim sana kendini güzel hissettirdiğim kadar güzel hissettiremeyecek
When I make it there
Oraya geldiğim zaman
Oh when I make it there
Oh, oraya geldiğim zaman
[x3] [Ontro (French)] Quand une putain de colombe chante sa chanson, c’est tout ce qu’on entend.
Anasını siktiğimin beyaz bir güvercini şarkısını söyleyince, tek duyduğumuz şey o
Les jours se défilent comme de la ficelle dans le vent.
Günler sanki rüzgardaki ipmiş gibi yuvarlanıyor
Embobiné dans ma toile, je les dévoile à nouveaux.
Günleri ağıma yakalar, tekrar ifşa ederim
10 ans mon ami, que ne rien d’autre compte.
10 gün birader, başka hiç bir şeyin önemi yok
Elle n’était qu’une gamine à ce moment.
O zamanlar o kız sadece bir çocuktu
Souffrant d’un cœur brisé. Une douleur très profonde.
Kırık bir kalpten acı çekiyordu, çok derin bir acı
C’est là où je l’ai aperçue. Seule. Prête à entamer ses 17 ans.
Onu işte burada gördüm, yapayalnız, önündeki 17 yıla hazır

Bonus: